Çin Dünyadaki Tahılların Yarısını Stokladı: Peki Ama Neden?

Dünya nüfusunun %20'sinden azı, dünyanın mısır ve diğer tahıllarının yarısından fazlasını stoklamayı başardı. En fazla stok yapan ülke ise Çin. ABD Tarım Bakanlığı verilerine göre, Çin 2022’nin ilk yarısında dünya mısır rezervlerinin %69'una, pirincinin %60'ına sahip olacak. Ancak bununla yetinmeyen Çin'in stoklamayı tüm hızıyla sürdürdüğü görülüyor. Peki ama Çin'i bunu uygulamaya iten ne?

Çin Dünyadaki Tahılların Yarısını Stokladı: Peki Ama Neden?
21 Nisan 2022 Perşembe 11:10

7,9 milyarlık Dünya nüfusu sürekli olarak artıyor. Ancak gıda ve tahıla ulaşmak tüm insanlar için aynı hızda ilerlemiyor...

1,5 milyara yaklaşan nüfusu ile Dünya'nın en kalabalık ülkesi olan Çin ile 1,4 milyar ile en kalabalık ikinci ülke Hindistan tahılda stok yapan ülkeler arasında. Ancak Çin özellikle son 3 yılda dünyanın en fazla stok yapan ülkesi konumuna geldi.

Öyle ki, Ulusal Gıda ve Stratejik Rezervler İdaresi'nin tahıl rezervleri başkanı Qin Yuyun, Kasım ayında gazetecilere verdiği demeçte, Çin gıda stoklarını "tarihsel olarak yüksek bir seviyede" olarak tanımlarken, “Buğday stoklarımız bir buçuk yıldır talebi karşılayabiliyor. Gıda arzında herhangi bir sıkıntı yok” açıklamasında bulundu.

ABD Tarım Bakanlığı verilerine göre, Çin'in 2022’nin ilk yarısında dünya mısır rezervlerinin %69'una, pirincinin %60'ına ve buğdayının %51'ine sahip olması bekleniyor.

Tahminler, son 10 yılda yaklaşık yüzde 20'lik artışları temsil ediyor eldeki veriler, Çin'in tahıl stoklamaya tüm hızıyla devam ettiğini açıkça gösteriyor.Çin Gümrük Genel İdaresi'ne göre, Çin 2020'de gıda ithalatına 98,1 milyar dolar harcadı, bu rakam on yıl öncesine göre 4,6 kat arttığı anlamına geliyor. 2021 Ocak-Eylül döneminde Çin, karşılaştırılabilir verilere göre 2016'dan bu yana sahip olduğundan daha fazla gıda ithal etti.Son beş yılda Çin'in soya fasulyesi, mısır ve buğday ithalatı ABD, Brezilya ve diğer tedarikçi ülkelerden yapılan alımlarla 2 ila 12 kat arasında arttı. Sığır eti, domuz eti, süt ürünleri ve meyve ithalatı da 2 ila 5 kat arttı.

‘KITLIK ÜLKESİ’ OLARAK ANILAN ÜLKE…

Çin aslında binlerce yıldır tahıl ambarları işletiyor. İmparatorluk zamanlarında, bir vergi geliri kaynağı ve doğal afetler ve savaşı yönetmenin bir aracı olarak hizmet etti. Çin'in nüfusu arttıkça önemleri arttı, ancak devletin onları yönetme yeteneği de buna bağlı olarak azaldı. 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarında, doğal ve siyasi afetler milyonlarca kişiye açlık getirdi. Yabancılar Çin'den “kıtlık ülkesi” olarak bahsetti. Bunu siyasi istikrarsızlık izledi.

Mao Zedong ve Çin Komünist Partisi açlığı ‘çözmeyi’ amaçladı ancak yüzyıl ortası kıtlıkları on milyonlarca insanın canına mal oldu.

ÇİN KITLIĞI

Çin Komünist Partisinin yönetime geldiği 1949 yılında Devlet Başkanı Mao Zedong, ülkesini geri kalmış bir tarım toplumundan hızlıca sosyalist bir sanayi toplumuna dönüştürmek için, çok iddialı hedefleri olan “Büyük Atılım (Great Leap Forward)” seferberliğini başlattı. Stalin’in politikalarını örnek alan ve Demir-Çelik sanayisini de merkezine alan bu atılım için, on milyonlarca Çinli seferber edildi.

Bu atılım ile milyonlarca çiftçinin başka alanlara yönlendirilmesi sonrası tarım üretimi ciddi oranda düştü. Ardından gelen yanlış tarım politikaları, Çin'in hastalık ve tarım ürünlerine zararı azaltmak için, haşere olarak değerlendirdiği serçelere karşı öldürülme emri verilmesi ve izleyen afetler ile Büyük Çin Kıtlığı başladı.

Kıtlık öyle bir noktaya geldi ki, döneme ait çok az resmi belge olmasına rağmen, kıtlığın bir sonucu olarak kişiler insan eti yemek zorunda kaldı. Kıtlığın ölçeği nedeniyle ortaya çıkan kannibalizm bu nedenle 20. yüzyılda eşi görülmemiş bir ölçekte gerçekleşti.

Zadong döneminde gerçekleşen 'Üç Yıllık Doğal Afet'te hükümet istatistiklerine göre 15 milyon, gayriresmi tahminlere göre 20 ile 43 milyon arasında ölüm gerçekleşti. Ancak uzmanlar, doğmayan bebek ölümlerini de hesaba katarak toplam nüfus kaybının 76 milyon olduğunu tahmin ediyor.

JINPING’İN POLİTİKALARINI ŞEKİLLENDİREN KITLIK

Kendi ülkesini asla eleştirmeyen mevcut lider Xi Jinping, bir konuşmasında neslinin birçok üyesinin hala açlığı ve o dönemleri hatırladığını belirtti. Bu anılar, rejiminin başlangıcından bu yana Xi'nin politikalarını da şekillendirdi. Öyle ki 2013 yılında, göreve gelmesinden sadece haftalar sonra Xi, insanları yiyecek israfından caydırmak için ülke çapında bir kararı onayladı. 2020'de, Çinlileri "gıda güvenliği konusunda bir kriz duygusunu sürdürmeye" çağırdı.

Ancak bu durum sadece yeterince yemek yemekle ilgili değil, başkalarına olan bağımlılığı en aza indirgemek için yerel olarak yeterli gıdanın üretilmesiyle de ilgili. İki hafta önce Xi, üst düzey bir Komünist Parti toplantısında “Çin halkının yemeğinin Çin halkı tarafından yapılması ve Çin halkının elinde kalması gerektiğini” söyledi.

Fakat bu kolay değil. Çin'in ekilebilir arazi envanteri, kentsel gelişim ve toprak kirliliği nedeniyle onlarca yıldır düşüşte ve çiftlikleri diğer ülkelerdeki emsallerinden çok daha az üretken. Politika teşvikleri ve teknoloji yatırımlarıyla umut verici ve önemli olsa da yeterli görünmüyor.

Yani sonuç olarak Çin stok yapıyor. Ülkede hükümet çiftçilere mahsulleri için asgari bir fiyat teklif ediyor. Mart ayında, 2014'ten bu yana ilk kez buğday için minimum fiyatı artırdı. Bu arada tüccarlar, tahılları yüksek hızda yakalamak için güçlenen yuandan yararlandı. Çin'in buğday ithalatı, 2020 yılının aynı dönemine kıyasla Ocak ve Temmuz arasında %50 arttı.

Çin'in emtia stoklarının boyutu ve içeriği, çok gizli korunan bir devlet sırrıdır. Ancak yetkililer son zamanlarda bu konuda alışılmadık bir şekilde açık. Kasım ayında, hükümetin bu kış olası eksiklikler konusunda ülke çapında paniğe neden olduğu belirsiz bir şekilde ifade edilmesinin ardından, tarım yetkilileri Çin'in 18 aya yetecek kadar buğday stoğuna sahip olduğunu açıkladı. Ancak Kasım ayında kış için stokların yapılması istendi.

KAPANMALAR İÇİN ÖNLEM Mİ?

Sosyal medyada ise , çağrının yeni kapanmalara ve seyahat kısıtlamalarına yol açan salgın ile bağlantılı olduğu yorumları yapılıyor. Özellikle Şanghay’da son günlerde yaşanan ve gizemini koruyan ağır kapanma ve karantina kararları tartışmaları alevlendiriyor. Çoğu kişi de en büyük sebep olarak olası kapanmaları neden olarak gösteriyor.

Çin Ulusal Sağlık Komisyonu, kentteki son dalgada yaklaşık 400 bin vakanın kayıtlara geçtiğini can kaybı sayısının 10’a yükseldiğini açıkladı. Dün 3 bin 84 semptomatik vakanın tespit edildiği kentte, 17 bin 332 asemptomatik vaka kayıtlara geçti.

"Kontrol bölgesi" olarak adlandırılan, son 7 günde vaka tespit edilmeyen yerleşimlerde yaşayanlar evlerinden çıkabiliyor fakat bölgelerinin dışında dolaşamıyor.

Son 7 günde pozitif vakaların tespit edildiği yerleşimler ise "yakın kontrol bölgesi" olarak adlandırılıyor ve buralarda sokağa çıkma yasağı uygulanmaya devam ediyor.

Şanghay'daki duruma ilişkin yerel halk hükümetin katı kurallarına karşı açıklama yapmaktan çekinse de soyal medya platformları Weibo ve Wechat'te karantinadakilerin sık sık gıda konusunda yaşadığı sıkıntılar paylaşılıyor. Ancak bu mesajlar kısa süre sonra platformdan silinerek kaldırılıyor.

Tedarik zincirinin de daha da kesintiye uğrayabileceğinden korkuluyor.

TAYVAN'A OLASI SAVAŞ BİR FAKTÖR OLABİLİR Mİ?

Çağrının nedeninin Tayvan’a yönelik bir saldırıya ilişkin planlarla ilgili olduğunu düşünenler de olsa da bu konuyu destekleyecek herhangi bir adım şu an için görünmüyor.

Uzmanlar, özellikle Rusya-Ukrayna savaşı sonrası Rusya'ya uygulanan çok sert yaptırımların Tayvan'a karşı olası bir hamlenin planlarda olsa dahi yakın gelecekte gerçekleşmesini mümkün görmüyor.


İlgili Galeriler
Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.