Ekonomi, teknoloji, sanal ticaret ve ihracat haberleri..

Ekonomi, teknoloji, sanal ticaret ve ihracat haberleri..
31 Mayıs 2020 Pazar 10:30

İş dünyası 2020'den umutlu Türkiye ekonomisi pandemiden güçlenerek çıkacak

Türk ekonomisinin 2020 yılının ilk çeyreğinde yüzde 4.5 büyümesi iş dünyasının Covid-19 sonrası, Türk ekonomisinin çabuk toparlanacağına ilişkin umutlarını arttırdı.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, 2020 yılına Türk ihracatçılarının güzel bir giriş yaptıklarını Cumhuriyet tarihinin ihracat rekorlarını kırdıklarını, 2020 yılının ilk çeyreğinde yakalanan yüzde 4.5'luk büyüme rakamında ihracatçıların performansının itici güç olduğunu kaydetti.

Mart ayının ortasından itibaren Türkiye'de görülen Covid-19 salgınının ekonomi üzerindeki etkilerinin 2020 yılının ikinci çeyreğinde daha net görüleceğini dile getiren Eskinazi; "2020 yılının ikinci çeyreğinde Türk ekonomisinde yaşanması muhtemel küçülmeyi sonraki çeyreklerde kapatmak için ihracatımızın düşmemesi için dijital pazarlama hamlelerimiz başladı. Sanal fuarlar, sanal ticaret heyetleriyle ihracatımızdaki düşüşü durdurup ekonomideki daralmanın sınırlı kalması için çalışıyoruz. Dinamik bir yapıya sahip olan Türk ekonomisi bu süreci de aşacak güce sahiptir" şeklinde konuştu.

OİB’DEN 50 MİLYAR DOLARLIK MEKSİKA PAZARINA ONLİNE ATAK

OİB Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik, pandeminin ardından yeni normale geçişin hız kazanacağı haziran ayında ilk dijital etkinliklerini düzenleyecekleri Meksika’nın pazar potansiyeline dikkat çekti. Baran Çelik, “OİB üyelerine yeni ihracat kapılarını açmak ve mevcut ihracat potansiyelimizi artırmak amacıyla temas kuracağımız Meksika, Latin Amerika’nın birinci, dünyanın ise 6. en büyük motorlu araç üreticisi durumunda.

Yılda toplam 50 milyar dolar otomotiv ithalatı yapan Meksika, güçlü pazar yapısı ile firmalarımız için önemli bir ihracat potansiyeli barındırıyor. Özellikle tedarik sanayinde hatırı sayılır oranlarda yüksek ithalat yapıyor. Aynı şekilde Meksika, tedarik sanayindeki pek çok üründe gümrük vergisiz ithalat yapıyor. Bu da tedarik sanayindeki ihracatçılarımız için ayrı bir avantaj sağlıyor. Online etkinliğimizle Meksika’ya olan 136 milyon dolar düzeyindeki otomotiv ihracatımızı artırmayı planlıyoruz” diye konuştu.

Toplam otomotiv ithalatı 50 milyar dolar

Yaklaşık 130 milyonluk nüfusuyla otomotiv sektörünün önemli pazarları arasında yer alan Meksika, geçen yıl 4 milyon adet olan motorlu araç üretimini gün geçtikte artırıyor. İç pazar büyüklüğü 1,5 milyon adet civarında seyreden Meksika’nın toplam otomotiv ithalatı geçen yıl 50 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Tedarik sanayinin bu rakamdaki payı ise yaklaşık 30 milyar dolar civarında bulunuyor. Türkiye’nin Meksika’ya olan 136 milyon dolar civarındaki otomotiv ihracatında tedarik endüstrisi önemli bir pay alıyor. Bu ülkeye tedarik sanayi ihracatımız 66,5 milyon dolar düzeyinde yer alırken, binek otomobillerdeki ihracatı tutarı ise 43 milyon dolar seviyesinde bulunuyor.

Moda Gelişim Akademisi eğitimleri devam ediyor

İstanbul Moda Akademisi (İMA) işbirliğinde Kasım 2019’da başlayan “Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (EHKİB) Moda Gelişim Akademisi” eğitimleri pandemi süresince de aksamadan online devam ediyor.

Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş, yeni normalin öne çıkan en önemli kavramlarından birinin dijitalleşme olduğunu söyledi.

“Pandemiyle başlayan süreç üretim teknolojilerindeki değişimi, dijital teknolojilerin eğitime entegrasyonunu hızlandırdı. Hem eğitim sisteminde hem de üretimde yeni inovasyonlara ihtiyaç duyulduğunu ortaya koymuş oldu. Yeni normal için yeni yetkinliklerin gerektiğini de unutmamak gerekiyor. Dijitalleşmenin ajandamızda ön sırada yer almasıyla firmalarımıza, girişimcilere yönelik eğitim programlarımızı, sektörleri yeniden yapılandıran pandemiye göre dijitalin tüm enstrümanlarını etkin kullanarak yeni ve bütüncül bir yaklaşımla tasarladık. İstanbul Moda Akademisi iş birliğindeki 16 eğitimden oluşan “EHKİB Moda Gelişim Akademisi” eğitimlerine bu süreçte de online devam ediyoruz.”

Katılımcılara ihracattan trend ve stile, markadan pazarlamaya kadar bir çok başlıkta eğitim verildiğinden bahseden Sertbaş sözlerine şöyle devam etti:

“Ana odağımız Türkiye'nin lokomotif sektörlerinden hazır giyim ve konfeksiyon sektörünün yeni bir sıçrama gerçekleştirmesi için nitelikli girişimcilere ve stratejilerini doğru oluşturmaya çalışan firmalara eş zamanlı, interaktif eğitimlerle doğru mentörlük sağlamak, bilinçlendirmek. Bu noktada eğitimler firmaların risklerden daha az etkilenmesini, bütüncül ve sistematik bir kriz yönetimi stratejisi benimsemelerini sağlıyor. “Evden Koleksiyon Yönetimi ve Planlama” eğitimiyle pazar ve rakip analizi, marka, tüketici davranışları, trendler, perakende takvimi, koleksiyonu etkileyen finansal koşulların analizi, bütçe, dağıtım ve satışa yönelik stok ve fiyat planlanması, tedarik sürecinin planlanması, inovasyon, fikir aşamasından koleksiyona hazırlık süreci konularını irdeledik.”

Burak Sertbaş, dünyada her geçen gün artan çevre bilinciyle beraber geri dönüşüme dikkat çekmek için yeni uygulamaların yapıldığını sözlerine ekledi.

“Tüketim alışkanlıklarının değişmesi ve kullan at kültürünün toplumlardaki bilinçlenmeyle zayıflaması, çevresel sorunlarla baş edebilmemizin en önemli adımlarından biri olacak. Yeni normal ile birlikte alışkanlıkların değişip kaynakların kullanımının daha bilinçli hale gelmesi, katma değerli üretimi ve verimliliği artırmak için uzun süredir benimsediğimiz sürdürülebilir, çevre dostu üretim “Pandemi ve Sürdürülebilirlik” eğitimimizin ana eksenini oluşturdu. Sürdürülebilir başarımıza katkı sağlayan eğitimlerimize Ege İhracatçı Birlikleri’nin eğitim, seminer ve etkinlik portalı EİB Kampüs’ün kampus.eib.org.tr internet adresinden ulaşabilirler.”

Toyota RAV4 Güvenlik Testlerinde Zirvede Yer Aldı

SUV segmentinin yaratıcısı ve segmentine adını veren Toyota RAV4 modeli, tüm dünyada önde gelen çarpışma ve güvenlik testlerinden üst seviye dereceler elde etmeye devam ediyor. Test metotlarını ve değerlendirme standartlarını her yıl daha da zorlaştıran ve Japonya’daki gerçek trafik kazalarını kriter alan JNCAP, üstün güvenlik performansına sahip RAV4 modeline en yüksek puanı verdi.

JNCAP her yıl yükselttiği çarpışma güvenliği kriterlerini bir kez daha revize ederek yaşlanan nüfusunun sürüş kondisyonlarını testlere daha iyi yansıtmaya başladı ve insan vücuduna daha yakın özelliklere sahip mankenleri testlere adapte etmeye başladı.

JNCAP, önleyici güvenlik performansı değerlendirmesine geçtiğimiz yıl gece sokak lambaları altında yayaları algılayan otomatik fren sistemlerini de eklemişti. Bu yıl ise standartları zorlaştırmak adına, araştırmalara göre yoldaki yaya ölümlerinin önemli bir bölümünün gece gerçekleştiği gerçeğine dayanarak, ışıklandırma olmayan bölgelerdeki yaya algılayan otomatik fren sistemlerini de ekledi.

Gece sürüş koşullarında yayaları algılayan Ön Çarpışma Önleyici Sisteme sahip Toyota Safety Sense sayesinde yüksek güvenlik standartlarına sahip RAV4, bu yeni kriterlerden 5 yıldız alarak JNCAP'ın değerlendirmesinde en iyi dereceyi elde etti.

Trafik kazalarında ölümler yıldan yıla azalsa da, Toyota sıfır ölümlü kaza hedefiyle Toyota Safety Sense’i, bağlantılı teknolojilerini ve otonom sürüşü her açıdan geliştirmeye devam ederek trafik kazalarını azaltıyor.

UYMSİB’DEN İHRAÇ ÖNCESİ ÖNEMLİ TOPLANTI ..PROF. DR. SENİH YAZGAN:“HAVA KARGO FİYATLARI DÜŞÜRÜLMELİ”

Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği (UYMSİB), Yönetim Kurulu üyeleri, Pekin Ticaret Müşavirliği, Guanco Ticaret Ataşeliği ve Çin Halk Cumhuriyeti’ne Kiraz ihraç eden firma temsilcilerinin katılımı ile online toplantı gerçekleştirdi.

UYMSİB, yeni tip Koronavirüsle (Covid-19) etkin mücadele kapsamında toplantılarını online platform üzerinden yapmaya devam ediyor. UYMSİB Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Senih Yazgan’ın moderatörlüğünde gerçekleşen online toplantıda; UİB Genel Sekreteri Mümin Karacakayalılar, Guangzhou Ticaret Ataşesi Serdar Afşar, Pekin Ticaret Başmüşaviri Hakan Kızartıcı, Pekin Ticaret Müşavir Yardımcısı Sezgin Taşkın ve Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak’ın yanı sıra Çin Halk Cumhuriyeti’ne Kiraz ihraç eden firma temsilcileri yer aldı.

“ABD ve Şili kirazı algısını kırmalıyız”

Etkinlikte konuşan UYMSİB Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Senih Yazgan, kirazın Bursa'nın yaş meyve sebze ihracatındaki en değerli ürünlerden biri olduğunu belirtti. Ancak Çin’de ABD ve Şili kirazı algısı olduğunu ve bunlarla rekabet edebilme adına kalitede ve ürün çeşitliliği konusunda bir takım çalışmalar yapmak gerektiğini ifade etti.

Yazgan şunları söyledi: “2019 yılında Çin’e yapılan kiraz ihracatında birtakım sıkıntılar gözlendi. Bu yıl Çin’e gidecek ilk kiraz ihracatında bir sorun yaşanmamasını umuyoruz. Ürünümüzün; çeşit, uygulama kriterleri, paketleme ve soğuk işlem/fumigasyon açısından pazarlanabilir bir ürün olması ve Çin’de karşılık bulması için çalışıyoruz. Bakanlık ile de sürekli temas halindeyiz. Kalitesi, kontrolden geçirildikten sonra ihracata izin verileceği konusunda fikir birliğindeyiz.”

“Lojistik sorunu da çözülmeli”

Lojistik konusunda da sıkıntılar olduğuna vurgu yapan Yazgan, “Hava kargo fiyatları, pandemi öncesine kıyasla 2 kat artmış durumda. İhracatçının kazanması için pandemi öncesi fiyatlara göre indirim uygulanması gerekiyor. Bununla birlikte bir başka sıkıntı daha var. Bu anlamda Türk Hava Yolları ile görüşme gerçekleştirdik. Özellikle açık alanda ürünlerin bekletilmesi ile ilgili yaşanan sorunlar gündeme getirildi. THY bu konuda gerekli düzenlemeleri yapabileceğini ancak işin tüm sorumluluğunun bu işlerin aracılığını yürüten Gümrük Müşavirliği firmalarında olduğunu belirttiler. Yani bizler bu işi yaparken THY tarafından belirtilen altyapıya sahip firmalarla çalışmaya özen göstermeliyiz. Amerikan kirazı, Çin’de tercih edilir bir ürün ama biz de kalite ve sürekliliğimizi oraya taşıyabilirsek fırsat doğurabileceğimizi düşünüyorum” dedi.

“Çin normale dönmeye başladı”

Çin’de pandemi ile ilgili son durumlara dair bilgiler veren Pekin Ticaret Başmüşaviri Hakan Kızartıcı ise şunları söyledi: “Şubat ayında gerçekleşen yoğun karantinalardan dolayı önemli arz açıkları oluştu. Mart’ın ikinci haftasından itibaren başta tarım sektörü olmak üzere bütün sanayi sektörlerini yavaş yavaş açmaya başladılar. Çin şu an bunun yüzde yüzüne yakınını tamamladı gibi. Çin, yavaş yavaş kafasını kaldırmaya, normale dönmeye başladı. İç pazarının büyük olmasının büyük avantajı var ama ihracatın da Çin için çok önemli olduğunu düşünürsek krizden etkilenmeye devam ediyor.”

“Doğru ürünleri belirlememiz lazım”

Kızartıcı şöyle devam etti: “Kiraz, Çin için geleneksel manada önemli bir ürün. Uzun yıllardır ABD ve Şili’den yoğun kiraz ithalatı oluyor. 2019 yılında buraya göre ürünlerimizde kalite dalgalanması yaşandı. Bazı ürünlerin yumuşamış olması, bazılarının saplarının kararmış olması gibi şikâyetler aldık. Doğru ihracatçı ve doğru ithalatçı olmadığı zaman, konunun uzmanı olmayan firmalarla yüründüğü için sıkıntılar çekildi. Çinli tüketicilerin kirazla ilgili beklediği ürün, Türkiye’de daha az üretilen bir çeşit. İhracatımızı geliştirmek için doğru ürünleri belirlemek lazım.”

“Ürün hikayesi tanıtıma katkı sağlar”

Yapılması gerekenlere de değinen Kızartıcı, tanıtım konusunda bir ürün hikâyesi oluşturma konusunun ilgi çekebileceğini belirtti. Kızartıcı sözlerini şöyle noktaladı: “Hava kargoda geçen sene yaşanan sıkıntıların bu yıl kısmen giderileceğini düşünüyorum. Paketlenme ve sevkiyat konusunu da işi iyi bilen kişilerin yapması lazım. Her pazar kendine has özellikler taşıyor. Çin’de de doğru alıcıların bize vereceği yönlendirmelerle hareket etmemiz lazım. Tanıtım açısından da mutlaka bir ürün hikâyesi de oluşturmak gerekiyor.”

“Pandemi talepleri azalttı”

Guangzhou Ticaret Ataşesi Serdar Afşar ise, Çin’de salgının en büyük etkisinin restoran ve otellerde göründüğüne dikkat çekti. Guangzhou Bölgesinin restoran ve otel anlamında çok zengin bir bölge olduğunu ancak pandemi nedeniyle kapalı olan bu firmaların gıda taleplerinin de azaldığını belirtti.

Restoran ve otellerin yavaş yavaş açıldığına dikkat çeken Afşar, “Otel ve restoranlar açılmaya başladı, gıda talepleri de artacaktır. Ümit ediyoruz ki Mayıs sonunda belli ölçüde uçuşlara da izin verilecek gibi duruyor” dedi.

“Ürün kalitesine dikkat”

Kalite dalgalanması olmaması gerektiğine vurgu yapan Afşar, “Geçen yıl kalitedeki dalgalanmamız bu yıl da olursa zorluk çekebiliriz. Çin, geçen yıl Avustralya’yı kiraz ve üzüm konusunda yasaklamıştı. Ümit ediyorum ki biz de böyle bir şey olmayacaktır. Bu yıl daha dikkatli olmalıyız ürün kalitesi konusunda. Salgın olmasaydı yeni fuarlar, birebir görüşmeler düşünmüştük ama maalesef bu süreç hepimizi etkiledi. Bunu telafi etmek adına sanal ticaret heyetleri oluşturulabilir. Bakanlık ve TİM ile de bağlantı kurduk, elimizden geleni yapmaya hazırız” ifadeleriyle sözlerini noktaladı.

Online toplantı, Çin Halk Cumhuriyeti’ne kiraz ihraç eden firma temsilcilerinin görüş ve önerileri sona erdi.

PIRELLI YETKİLİ SATICILARI, BASINÇTAN AŞINMAYA KADAR ÇEŞİTLİ KONTROLLERİ KAPSAYAN LASTİK BAKIMI SUNUYOR

Lastik devi Pirelli, otomobiliniz uzun süredir yerinden hareket etmediyse güvenle yola çıkmadan önce lastiklerinizi kontrol etmeniz için uyarıyor. Bazı kontrolleri siz de yapabilirsiniz ama bunların içinde bazıları var ki bir lastik uzmanına yaptırılması gerekiyor. Pirelli Yetkili Satıcıları ise yola güvenle çıkabilmeniz için lastiklerinizi ve basınçlarını kontrol etmeye hazır bulunuyor.

Öte yandan Pirelli uzmanları, lastikleriniz için özellikle aşağıdaki konulara dikkat etmenizi öneriyor:

  1. Otomobilin uzun süredir hareket etmemesi veya hava koşulları nedeniyle oluşabilecek çıkıntılar veya bozulmalar var mı diye lastikler görsel olarak kontrol edilmelidir. Ayrıca hasar, kesik, aşınma veya şişme gibi sıra dışı durumlar kontrol edilmeli ve sibop kapakları sıkıştırılmalıdır.
  2. Lastiklerin ve stepnenin basıncı, ideal olarak bir lastik satıcısında, profesyonel aletlerle ölçülmelidir. Bu sayede optimal performans ve güvenlik garanti edilirken doğru dönme direnciyle yakıt verimliliği artırılacaktır.
  3. Otomobil uzun süre hareket etmediyse direksiyonda hissedilebilecek titreşimlere dikkat edilmelidir. Bu titreşimler birkaç kilometre yol aldıktan sonra kaybolmazsa aracınız en kısa sürede bir profesyonel tarafından incelenmelidir.
  4. Aracınızda hâlâ kış lastikleri varsa yaz lastiklerine geçilmelidir. +7 derecenin üstündeki sıcaklıklarda kış lastiklerinin yapısı ve deseni yaz mevsimi şartlarına uygun değildir. Bu da yakıt tasarrufu, lastik aşınması, performans sorunlarına yol açabiliyor. Yaz mevsiminde kış lastiklerini kullanmak, kış lastiklerinin yapısının bozulmasına ve sonraki kış sezonunda işlevlerini yerine getirememesine sebep oluyor. Sıcaklığın yüksek olduğu yaz mevsiminde özellikle ABS ile frenlemede (100-0 km/s) yaz lastikleri, kış lastiklerine göre yüzde 40’ı aşan oranlarda daha kısa mesafede duruyor.

E-Ticaret hacmi 2019'da yüzde 39 büyüyerek 83,1 milyar TL'ye ulaştı
 
Bilişim Sanayicileri Derneği'nin (TÜBİSAD) yıllık “Türkiye'de e-Ticaret Pazar Büyüklüğü” raporuna göre, e-Ticaret sektörü 2019 yılında, Türk lirası bazında yüzde 39 büyüme ile 83,1 milyar liralık hacme ulaştı. Sektör dolar bazında yüzde 18 büyürken, 2015-2019 yılları arasında sektörün ortalama yıllık büyüme hızı yüzde 35 oldu.
 
Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) tarafından Deloitte Türkiye'nin proje ortaklığı ve SimilarWeb ile İnveon'un işbirliğiyle hazırlanan, Türkiye'de e-ticaret pazarındaki gelişmeleri uluslararası standartlara göre ölçümleyen “Türkiye e-Ticaret 2019 Pazar Büyüklüğü” raporunun bulguları online ortamda düzenlenen bir basın toplantısı ile açıklandı. Rapora göre, Türkiye'de e-Ticaret sektörü 2019 yılında büyümesini sürdürerek yüzde 39 oranında artışla 83,1 milyar TL'lik hacme ulaştı.
 
Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Kübra Erman Karaca'nın açılış konuşmasını yaptığı toplantıda, raporun sunumunu Deloitte Türkiye Ortağı Hakan Göl ve TÜBİSAD eTicaret Komisyonu Başkanı Burak Ertaş gerçekleştirdi.   
 
Basın toplantısının açılış konuşmasını yapan TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Kübra Erman Karaca, şöyle konuştu: “Hepimizin yakından takip ettiği üzere, dijital ekonomiye dönüşüm süreci COVID-19 salgını ile birlikte muazzam bir hız kazandı. Tüm dünya bu önemli krizi yönetirken, siyasal, sosyal ve ekonomik faaliyetlerinin sürdürülebilirliği için ilk adres olarak teknolojik araçlara başvurdu. Bu teknoloji devrimini yakalayabilen sektörler ve şirketler açısından günümüz koşullarında sergilenen performans hiç şaşırtıcı değil. Bugün, krizin ilk günlerinden bu yana dönüşümün kalbinde yer alan e-ticaret sektörümüzün nabzını tutan bir çalışmayla karşınızdayız. Bu yıl yedincisini hazırladığımız “Türkiye e-Ticaret Pazar Büyüklüğü” raporu hiç kuşkusuz, apayrı bir öneme sahip. Zira tarihin bu önemli dönüm noktasında tüm toplumların, dijital sektörlerinin sağladığı çarpan etkisiyle büyüyeceğini ve gelişeceğini düşünüyoruz. Ülkemizde e-ticaret, 2018'de olduğu gibi 2019 yılında da büyümesini sürdürdü. Tüm dünyada ticaret savaşlarının ve küresel siyasal konjonktürde nice belirsizlik doğuran gelişmelerin yaşandığı 2019 yılında yüzde 39'luk bir büyüme ile 83,1 milyar TL'lik bir hacim büyüklüğüne ulaşılmasını olumlu bir gelişim olarak değerlendirebiliriz. Yaşadığımız bu olağanüstü dönemde, tüketiciye hızlı teslimat tecrübesi yaratarak çok hızlı büyüme gösteren yeni kategorilere ve e-ticareti hiç kullanmayan kesimin de kullanıcıya dönüşmesine tanık olduk. Mobil telefonların kullanımının artması ve gerek mobil internet gerekse mobil uygulamaların e-ticaret içinde payının artmasıyla birlikte 2020 yılı için daha iyi büyüme rakamları açıklamayı ümit ediyoruz.” 
 
Deloitte Türkiye Ortağı Hakan Göl “E-ticaret sektörü kuvvetli bir büyüme ile perakende sektörü içinde %6,2'lik bir paya ulaştı, fakat bu oranın ülkemizin potansiyeline göre düşük olduğunu düşünüyoruz. COVID-19 salgını da gösterdi ki e-ticaret artık alternatif bir kanal değil. Sektör büyüklüğü 80 milyar lirayı aştı ve büyümenin güçlenerek devam etmesini bekliyoruz. Önümüzdeki yıllarda dijital dönüşüme ve e-ticarete odaklanmış firmaların sadece ülkemizde değil küresel pazarlarda da öne çıkacağına inanıyoruz” dedi.
 
TÜBİSAD e-Ticaret Komisyonu Başkanı Burak Ertaş ise rapor sunumunda, raporda öne çıkan bulguları paylaştı:
 
83,1 milyar TL büyüklüğüne ulaşan e-ticaret pazarında Online Perakende yüzde 43'lük büyüme ile 44,9 milyar TL, Online Tatil ve Seyahat yüzde 32 büyüme ile 30,2 milyar TL büyüklüğüne ulaştı.
 
Online Perakende kategorisinde Sadece Online Perakende (30,8 Milyar TL) yüzde 48 ile en fazla büyüme gösteren alan oldu.  Burada yüzde 50'lik büyüme ile Pazaryerlerinin etkisi büyük oldu. Pazaryerlerinin hacmi 29,3 milyar TL ye ulaştı.
 
Çok Kanallı Online Perakende kategorisinde en yüksek büyüme oranı yüzde 40 ile Giyim ve Ayakkabıda görüldü, pazar büyüklüğü böylece 3,5 milyar TL'ye ulaştı.  Yüzde 33'lük büyümelerle Ev ve Dekorasyon (1,7 milyar TL,) ve Eğlence ve Kültür (0,7 milyar TL) Giyim ve Ayakkabıyı takip etti. Elektronik ise yüzde 18'lik büyüme ile 4,0 milyar TL oldu.
 
Online Tatil ve Seyahat kategorisinde ise Sadece Online Tatil & Seyahat (4,3 milyar TL) yüzde 47 ile Çok Kanallı Tatil & Seyahatten (25,9 milyar TL) daha hızlı büyüdü (yüzde30).
 
“Türkiye e-ticaret Pazar Büyüklüğü” raporuna göre 2015 ile 2019 yılları arasında en yüksek oranda yıllık büyüme gösteren e-ticaret kategorilerinde ilk sırayı yüzde 38 ile Sadece Online Perakende alırken, söz konusu beş yıllık dönemde Tatil ve Seyahat yıllık yüzde 36, Online Yasal Bahis yıllık yüzde 33, Çok Kanallı Perakende yüzde 31 oranında büyüdüler.
 
2019 yılında 83,1 milyar TL'lik büyüklüğe ulaşan e-ticaret pazarında 306 site ile Sadece Online Perakende toplam sektörde yüzde 37'lik paya sahip olurken, 77 site ile Tatil& Seyahat yüzde 36'lık, 371 site ile Çok Kanallı Perakende yüzde 17'lik, 6 site ile Online Yasal Bahis yüzde 10'luk paya sahip oldu. Geçen yıla göre Sadece Online Perakende sitelerinde bir artış görülürken Tatil & Seyahat sitelerinde de azalma görüldü.
 
Mobil telefonların internette kullanımının artması ile beraber e-ticarette de yıllar içerisinde mobil ticaretin payı görünür şekilde arttı. Rapora bu yıl, mobil internet ve mobil uygulamalar üzerinden yapılan e-ticaret verileri de eklendi. E-ticaret ciroları içerisinde mobil payı yaklaşık yüzde 60'a kadar çıktı. Kullanıcıların mobil deneyimlerinin artması ve firmaların bu alanlara yatırımlarının devam etmesiyle yüzde 60'lık ciro payının her sene yüzde 5 ila 10 bandında artması bekleniyor. 
 
Rapora göre 2018 yılında Türkiye'de yüzde 5,3 olarak ölçülen online perakendenin toplam perakende içindeki payı 2019 yılında a yüzde 6,2'ye yükseldi. Aralarında Polonya, Hindistan, Brezilya ve Rusya'nın da bulunduğu gelişmekte olan ülkeler için online perakendenin toplam perakende içindeki pay ortalaması yüzde 6,7 iken gelişmiş ülkeler ortalaması yüzde 12,3 olarak ölçüldü.
 
Raporda öne çıkan gözlemler şöyle:

  • Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de e-ticaret, ölçek rekabetinin olduğu bir sektördür, bu nedenle büyümenin büyük bir kısmı lider şirketlerden gelmektedir. Çalışma kapsamındaki ilk 10 şirketin payı yıllar içerisinde yüzde 40'lar seviyesinden artarak yüzde 55'e gelmiştir. Yabancı oyuncuların pazara girmesi ve yerli oyuncuların yatırımları ile artan bu trendin gelecek yıllarda da devam etmesini öngörülüyor.
  • Çalışmanın başladığı ilk yıllarda özel alışveriş ve çok kategorili gibi iş modellerine sahip firmaların birçoğu yıllar içerisinde pazaryerlerine dönüştüler. Artık iş modellerinin farklılaştığı, silolar halinde rekabetin olduğu bir pazar yapısından birçok oyuncunun benzer iş modelleri ile aynı müşteriye daha fazlasını sunmaya çalıştığı bir rekabet ortamına girildi. İş modellerinin bu yakınsamasını rapora yansıtmak adına farklı kategoriler “Pazaryerleri” adı altında birleştirildi.

 Rapor tanıtımının ardından Inveon Kurucusu ve CEO'su Yomi Kastro'nun moderatörlüğünde düzenlenen “Türkiye'de E-Ticaret'in Gelişimi” başlıklı panele TÜBİSAD e-Ticaret Komisyonu Başkanı Burak Ertaş, TOBB e-Ticaret Sektör Meclisi Başkanı Öget Kantarcı, ETİD Başkanı Emre Ekmekçi, Modanisa Genel Müdürü Sami Güzel ve BiTaksi ve Getir Kurucusu Nazım Salur konuşmacı olarak katıldı. Panelde e-ticaret büyümesinin diğer pazarlara kıyasla değerlendirilmesi, 2020 yılında COVID-19 salgınının sektörel büyümeye etkileri, bu dönemde şirketlerin adaptasyonu, satışlarında artış olan ürün kategorileri, salgın döneminde başarılı olan uygulamaların gelecek dönem planları, COVID-19 sonrası dönemde e-ihracat ve hızlı tüketim ürünlerinin sektöre etkisi gibi konular tartışıldı.

Covid-19 ile gelen “global ortaklık”

Girne Amerikan Üniversitesi ile ABD Arizona Devlet Üniversitesi arasında “GLOBAL KAMPÜS” işbirliğine imza atıldı. Covid-19 nedeniyle yerinde eğitim görmek isteyen öğrencilere büyük bir eğitim fırsatı sunan işbirliği sayesinde; ABD’de okumak isteyen ancak salgın sebebiyle bunu yapamayan öğrenciler, dünyada en az vakanın görüldüğü Kıbrıs’ta hayallerine kavuşabilecek. İşbirliği kapsamında lisans, yüksek lisans ve doktora seviyesinde 150 program açılacak. Kayıtlar 1 Haziran’da başlıyor.

Girne Amerikan Üniversitesi (GAU) 35. yılında büyük bir başarıya ve ilke imza attı. KKTC’nin ilk özel üniversitesi GAU, dünyanın en iyi 100 listesinde bulunan köklü devlet üniversitelerinden Arizona Üniversitesi ile global kampüs ortaklığı gerçekleştirdi. Ortaklığın detaylarına ilişkin bilgiler veren GAU Kurucu Rektörü Dr. Serhat Akpınar; “Korona salgını, dünyanın en iyi üniversitelerini, dünyadaki güvenli ülkelerde kampüs oluşturmaya itiyor. Bu ortaklık için yaklaşık 2 yıldır çalışıyoruz. Salgın bu süreci hızlandırdı. Üniversitemize hem ABD’den hem de birçok dünya ülkesinden yoğun ilgi olacağına inanıyoruz. Arizona Üniversitesi gibi son derece başarılı bir akademik kurumla global ortaklık yapmaktan mutlu ve gururluyuz” dedi.
“Bugün itibariyle GAU olarak, Arizona Üniversitesi Kıbrıs Kampüsü adı altında yola devam edeceğiz”

GAU Kurucu Rektörü Dr. Serhat Akpınar; “Covid-19 salgını süresince tüm dünyada işleve giren seyahat kısıtlamaları, ertelenen okul açılışları ve değişen vize kuralları göz önüne alındığında yurt dışında eğitim hayali olan öğrencilerin bu hayallerine ulaşmakta sorunlar yaşayacağını, bu karanlık dönemin üstesinden gelebilmek adına üniversitelerin dayanışmasının her zamankinden daha önemli olacağını gördük. Ve yurt dışında eğitim hayali kuran gençlere hayallerini sunmak için Arizona Üniversitesi ile inovatif ve vizyoner bir işbirliğini hayata geçirdik. Bugün itibariyle GAU olarak, Arizona Üniversitesi Kıbrıs Kampüsü adı altında yola devam edeceğiz. Kıbrıs bugün 150 binden fazla öğrenciye ev sahipliği yapıyor. Öğrencilerimizin yaklaşık yüzde 85’i yurtdışından geliyor. Global Kampüs ile daha fazla öğrenciye kaliteli eğitim verme şansımız olacak. Bu işbirliği hem üniversitemiz hem de ülkemiz adına büyük bir başarıdır” dedi.

Online Eğitim

Program kapsamında on-line eğitim verileceği gibi normal eğitim sistemine de devam edilecek. Eğitimcinin eğitimiyle ya da Arizona Üniversitesi akademisyenlerinin dönemsel olarak derslere katılımıyla klasik eğitim sistemi de işleyecek. Ancak dijital platformlar sayesinde öğrenciler Arizona Üniversitesi kütüphanesine, projelere, akademisyenlere ve sosyal gruplara ulaşabilecekler.

“Global Kampüs” öğrencilere 2 farklı seçenek sunuyor

Programa başvuran öğrenciler GAU kampüsünde okuyarak, Arizona Üniversitesi’nden Lisans, Yüksek Lisans veya Doktora programını tamamlama fırsatı bulacaklar. Bir diğer seçenekteyse öğrenciler, Arizona Üniversitesi’nde veya Amerika’da herhangi bir üniversitede okuyabilecekleri tüm programlara 1 veya 2 yıl boyunca hazırlandıktan sonra Amerika’da eğitimlerine devam etme fırsatına sahip olacaklar. Kıbrıs kampüsü olarak Güz 2020 Dönemi için başvurular, 1 Haziran 2020 tarihinden itibaren alınmaya başlayacak.

Çift diploma imkanı

Programa kayıt olan öğrenciler derslerini başarıyla tamamladıkları taktirde Arizona Üniversitesi’nin diplomasına hak kazanacaklar. Yani bu program öğrencilere çift diploma imkânı sunacak. Öğrenciler Arizona Üniversitesi’nin derslerini online takip edecekler ve Arizona Üniversitesi’nin dijital kütüphanesi ve diğer kaynaklarına sınırsızca erişebilecekler. Ortak dersler ve yüz yüze akademik desteği GAU’den alınacak. GAU’nün imkânlarından; bilgisayar laboratuvarları, çalışma alanları, kütüphaneler, yurtlar, kulüpler ve öğrenci etkinliklerinden de faydalanma imkanı olacak.

ABD’de herhangi bir üniversiteye geçiş hakkı

ABD’ye seyahat etme imkânı olmayan öğrenciler, eğitimlerini GAU kampüsünde tamamlayacaklar. Ya da eğitimlerine GAU’de başlayarak, 1 dönem veya 1 akademik yılın sonunda Arizona Üniversitesi’ne geçebilecekler. Öğrenci arzu ederse ABD’de herhangi bir üniversiteye de geçiş yapma hakkına da sahip olacak.

10 bin dolar ile ABD’de yüksek lisans

Lisans programları için belirlenen ücret, 30 kredilik ders yükü için 7,000 Amerikan Doları olarak belirlendi. Yüksek Lisans programları için bu rakam yaklaşık 10,000 Amerikan Doları olacak. Öğrenci Arizona Üniversitesi’ne 1 dönem veya bir akademik yıl gitmek isterse yine bu belirlenen ücretleri ödeyecek.

e-Serbest Meslek Makbuzu (e-SMM) eğitimleri devam ediyor

Serbest Meslek Mensupları (mali müşavir, doktor, avukat, mühendis gibi), 1 Haziran tarihi itibariyle, elektronik serbest meslek makbuzu (e-SMM)’ye zorunlu geçiş yapıyor.

Ankara Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Meslekte Birlik Derneği ve Kolaysoft Teknoloji AŞ işbirliği ile mali müşavirlere, e-SMM konusunda bilgiler verilmek üzere, ınstagram ve youtube kanallarından canlı yayınlar yapılmaya devam ediyor.

Ankara Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Meslekte Birlik Derneği Başkanı Ahmet Babuşcu moderatörlüğünde, Kolaysoft Teknoloji AŞ Genel Müdürü Kezban Boztürk tarafından, e-SMM geçiş süreci ve sağladığı faydalar konusunda bilgiler aktarıldı.

e-SMM’ye geçiş, Kolaysoft Teknoloji ile kolay

Kolaysoft Teknoloji olarak, e-Fatura, e-SMM, e-Defter, e-Arşiv, e-İrsaliye gibi dijital dönüşüm süreçlerinde hizmet verdiklerini kaydeden Kolaysoft Teknoloji AŞ Genel Müdürü Kezban Boztürk, mali müşavirlerin ve diğer serbest meslek mensuplarının Kolaysoft Teknoloji ile e-SMM’ye geçişlerinin hızlı ve kolay olduğunu açıkladı.

e-SMM konusunda yaptıkları çalışmalar hakkında bilgiler veren Kezban Boztürk, şunları anlattı:

Kağıt ortamında kesilen serbest meslek makbuzları, 1 haziran’dan itibaren elektronik ortamda kesilmeye başlayacaktır. Firma olarak, e-SMM konusunda, mali müşavirlere ve diğer tüm serbest meslek mensuplarına özel çalışmalar yaptık, örneğin bunlardan birisi, “makbuz hesaplama” bölümüdür. Nitekim firmalar, Kolaysoft e-SMM sistemine aktivasyonlarını yaptıktan sonra, girecekleri birkaç veri ile makbuzlarını hızlıca oluşturarak, karşı taraftaki alıcıya saniyeler içinde mail yoluyla iletiyor olacaklardır. Yine, her ay tekrar eden faturalarınızı, sistem otomatik olarak yapacaktır ve sizlerin onayı için hazır hale getirecektir. Yanlışlıkla kestiğiniz bir makbuz olursa, Kolaysoft e-SMM portalından rahatlıkla iptal edebilirsiniz. Bir diğer konu, hizmet verdiğiniz mükellefleriniz arasından Kolaysoft e-SMM kullananların verilerine, aynı ekran üzerinden ulaşabileceksiniz. Firma olarak, sistemimizdeki tüm e-SMM belgelerini, 10 yıl boyunca, 2 ayrı veri merkezinde saklamaya devam ediyoruz. Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB)’in onaylı özel entegratörlerinden birisi olarak, yaptığımız tüm çalışmalarımızı KVKK (Kişisel Verilerin Korunması Kanunu) kapsamında uygulamaya alıyoruz. Serbest Meslek Mensuplarının, e-SMM sürecinde kolayla adapte olabilmeleri için, ekip olarak hazırlığımızı yaptık ve geçişe ilişkin eğitim amaçlı bilgilendirme videolarımızı da web sitemizden ve sosyal medyamızdan yayınlamaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

Eğitimin sonunda, Ankara Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Meslekte Birlik Derneği Başkanı Ahmet Babuşcu, 1 Haziran tarihinden itibaren, Kolaysoft Teknoloji işbirliği ile, mali müşavirlere e-Dönüşüm süreçlerine dair online eğitimlerin yapılmaya devam edeceğini sözlerine ekledi.

TİAD, Kovid-19’un takım tezgahları sektörüne etkilerini ölçümledi

  • En yoğun daralma otomotiv sektöründe yaşandı
  • Türkiye yerli üretim ve desteklerle takım tezgahlarında kendi başarı hikayesini yazabilir

Katma değerli üretim ve ihracat için stratejik öneme sahip olan takım tezgahları sektörü Kovid-19 salgınından ciddi şekilde etkilenirken, TİAD’ın sektörel etki analiz araştırması, sipariş iptallerinin otomotivde yüzde 73’lere çıktığını gözler önüne serdi. Kalıpçılık, beyaz eşya, havacılık, makine ve medikal alanlarındaki iş kayıplarını da gösteren araştırmaya göre, salgının tamamen kontrol altına alınıp Türkiye ekonomisinin eski iktisadi duruma dönüşü 2021’de gerçekleşecek. TİAD Başkanı Fatih Varlık, sektörün ciddi ekonomik kriz yaşadığını ancak buna rağmen işçi çıkarmadığını, çünkü sanayi imalatında kilit rol oynayan takım tezgahlarına gerekli destek ve ağırlığın verilmesi halinde, dünyanın yeni normale dönüşünde Türkiye için bir başarı hikayesi yakalanabileceğini ifade etti.  

Takım Tezgahları Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TİAD), sanayide ana imalat malı olarak kullanılan ve “makineleri yapan makineler” olarak tanımlanan takım tezgahları sektörünün Kovid-19 salgınından etkilenme düzeyinin tespiti için bir araştırma yaptı. Üyelerinin katılımı ile gerçekleşen sektörel etki araştırma verilerine göre; en çok sipariş iptalleri, “ana müşteri” durumunda bulunan ve aynı zamanda en önemli daralmayı yaşayan otomotiv, kalıpçılık, beyaz eşya, havacılık, medikal alanlarında gerçekleşti. İptallerde yüzde 73 ile otomotiv sektörü başı çekerken, sırasıyla yüzde 28 ile kalıpçılık, yüzde 22 ile beyaz eşya, yüzde 15 ile havacılık, yüzde 13 ile makine, yüzde 7 ile medikal iptallerin en yoğun yaşandığı iş kolları oldu.

TİAD Başkanı Fatih Varlık, sipariş iptallerine bağlı daralmaya ve krize rağmen işten çıkarma yapılmadığını, sektör olarak zor koşullara dayanırken de Kovid-19 ile gelen yeni normalde Türkiye’nin yeni bir hikaye yazması için çaba harcadıklarını söyledi. Araştırma kapsamında üyelere krizin Türkiye ekonomisine etkisini sorduklarını aktaran Varlık, şunları kaydetti: “Üyelerimizin yüzde 39’u 50 milyar doların üzerinde bir negatif etki beklerken, yüzde 30’u bu etkinin 26 ile 50 milyar dolar bandında gerçekleşmesini öngörmekte. Yüzde 31’inin tahmini ise negatif etkinin daha sınırlı kalacağı ve 11 ile 25 milyar dolar arasında olacağı şeklinde. Hangisi olursa olsun, bu senaryoların hiç biri kabul edilemez. Ancak bütün bunların içinden iyi bir hikaye çıkarmak mümkün.”

ÇÖZÜM TASARRUF, ÇARKLARI DAHA HIZLI DÖNDÜRÜYOR

Yeni nesil finans kavramını Türkiye’ye kazandıran Çözüm Tasarruf, pandemi sürecinde işletmelere finansmana erişim kolaylığı sunarak, ekonomiye can suyu veriyor.

Tasarruf finans sektörünün yeni oyuncusu Çözüm Tasarruf, sektördeki dinamikleri değiştiriyor. 32 şubesi ve online çözüm merkeziyle müşterilerine 7/24 hizmet sunan Çözüm Tasarruf, herkesin yapmakta zorlandığı tasarrufların ortak fayda ilkesiyle vekalete dayalı şekilde işletiyor. Konvansiyonel finans kurumlarının aksine yüksek faiz sistemi, görünmeyen giderleri ortadan kaldırırken, herkesin kolayca ve şeffaf bir şekilde finansmana erişimini sağlıyor. Türkiye’de ilk uygulaması 1867 yılında kurulan Memleket Sandıkları’na dayanan Çözüm Tasarruf, bireylerin her türlü finansal ihtiyaçlarını karşılayacak yeni nesil finansal çözümler sunuyor. Yeni nesil finansman çözümleriyle kişiye özel oluşturulan uygun ödeme koşulları, sürdürülebilir planlar, teknolojik altyapı ve özelleştirilmiş paketlerle her türlü finansal ihtiyaca yanıt veren Çözüm Tasarruf, pandemi süreci nedeniyle finansmana erişime zorlanan KOBİ’lerin, işletme sahiplerinin de imdadına yetişiyor. Alışılagelmiş tasarruf finans sistemini değiştiren Çözüm Tasarruf sayesinde işletmeciler, çarklarını daha hızlı döndürmeye başlarken, bir yandan yeni işletmelerin sayısı artıyor bir yandan da istihdamda artış yaşanıyor. Sosyal yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan dayanışma kültüründen güç alan Çözüm Tasarruf’ta 400 kişiye varan kapsamlı tasarruf planları bulunuyor. Taksitler kişinin tasarruf tutarına, teslim tarihine, peşinat ya da ara ödemelerine göre belirleniyor. Bu sayede hiçbir finansal zorluk ya da ek bir maliyetle karşılaşmayan tüketiciler hızlı bir şekilde tasarruf hedeflerine ulaşabiliyor. Tüketicileri peşinat, ön ödeme gibi zorunluklara maruz bırakmıyor. Herkese kendi tasarruf planlamalarını rahatlıkla yapabilecekleri programlar sunuyor. Çözüm Tasarruf; 300’ün üzerinde çalışanı ve Türkiye’nin her yerine hizmet götüren 32 şubesi ile işletmelere can suyu vererek ülke ekonomisine katkı sağlıyor.

Estonya, şirketlerin Covid-19 krizi ile mücadele yöntemlerine dair araştırmasını yayınladı

Estonya hükümeti, e-Residency (e-Oturum) topluluğu ve girişimcilerin Covid-19 krizi ile mücadele yöntemlerini ve işlerini krize nasıl adapte ettiklerini araştırdı. 1500’ü aşkın kişinin katıldığı araştırma sonuçlarına göre, girişimcilerin yarıya yakını işlerini olduğu gibi sürdürdüğünü ve yeni iş fırsatları keşfettiklerini, diğer yarısı ise sundukları ürün ve hizmetleri dönüştürdüklerini aktardı. Katılımcıların %64'ü Covid-19 pandemisi ile birlikte iş süreçlerinin aksamasından ciddi bir endişe duyduğunu ifade ederken, %37'si salgının şirketlerini e-Oturum yoluyla kurmayı daha mantıklı hale getirdiğini söyledi.

Tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs salgının ekonomik boyutları her geçen gün ağırlaşırken, Estonya Hükümeti E-Residency Programı Nisan ayında oldukça önemli bir araştırmaya imza attı. 1115’i Estonya e-Oturum (e-Residency) topluluğu üyesi toplam 1535 kişi ile gerçekleştirilen araştırmada, Covid-19 krizinin iş ve ticarete etkilerinin yanı sıra krizle mücadelede uygulanan yöntemler de soruldu.

Estonya'nın dünyada ilk kez uygulamaya geçirdiği, dünyanın herhangi bir ülkesinin vatandaşlarına resmi dijital kimlik elde etme hakkı sunan e-Residency (e-Oturum) programı tarafından gerçekleştirilen araştırmaya katılan kişilerden Covid-19 pandemisinin ticarete ve işlerine etkisini 1 ile 10 (1 en düşük, 10 en yüksek) arasında puanlandırılmaları istendi. Katılımcıların %64’ü 7 ve üzeri puan verirken, %22,5’i ise 10 puan verdi.  Araştırmada, şirketlerin pandemi ile birlikte işlerinde değişiklik yapıp yapmadıkları ve yeni fırsatlar keşfedip, keşfetmedikleri de soruldu. Katılımcıların yarıya yakını ise yeni iş fırsatları keşfettiklerini, sundukları ürün ve hizmetleri dönüştürdüklerini belirtti. Katılımcıların, işlerindeki değişim ve dönüşüm ise (en çoktan – en düşüğe olmak üzere) 10 grup altında toplandı. 

E-resident’ların kriz sırasında işlerini adapte etmelerini sağlayan 10 yol:

1. Ürün, hizmet veya sunulan tekliflerde değişiklik: Katılımcıların büyük çoğunluğu (%23) mevcut hizmet ve çözümlerini Covid-19’a göre uyarladıklarını, yeni ürün, servis veya hizmetleri devreye aldıklarını belirtti. (Örn: Dijital içerikler ve uygulamalar, e-ticaret, e-eğitim, danışmanlık vb...)

2. Dijitalleşmek: Şirketlerin krize uyum sağlama konusunda en önemli hamlelerinden biri ise dijitalleşme oldu. Katılımcıların %19'u uzaktan çalışma ve çevrimiçi iş süreçlerine geçtiğini söyledi. Bu cevabı verenlerin yarısı için işlerini dijital ortama taşımak bir zorunluluk olurken, diğer kısım ise büyük bir stratejik değişiklikle bu dönüşümü gerçekleştirdiklerini kaydetti. (Örn: Yeni çevrimiçi hizmetler/ürünler sunmak, farklı pazarlarda yeni iş birlikleri yapmak vb…)

3. Yeni müşteriler, pazarlar ve sektörlere yönelmek: İşlerini dönüştüren katılımcıların %13'ü yeni müşteriler ve farklı pazarlara yönelerek işlerini krize adapte ettiklerini söyledi. Krizden daha az etkilenen sektörlere yönelerek buralardaki müşterilerle yeni iş birlikleri yaptıklarını belirtti. (Örn: e-ticaret, e-oyun, sağlık hizmetleri vb…) Bir kısmı ise coğrafi analizlerle pandeminin etkisinin azaldığı ülke ve pazarlara yöneldiklerini belirtti.

4. Müşterilerin krizi atlatması için destek sunmak: İşlerini dönüştürenlerin önemli bir kısmı (%13’ü) ise müşterilerine krizi atlatma ve mücadele etme konusunda yardım ve destek sunduklarını, çeşitli ürün ve hizmetler vasıtasıyla iş birliği yaptıklarını belirtti. Ayrıca, ödeme koşullarındaki değişiklikler, ücretlerde indirim, ücretsiz yeni servisler gibi bazı yolları da seçtiklerini ifade etti.

5. Araştırma ve Geliştirme (Ar-Ge): Yaklaşık %12'lik bir kesim ise krizle mücadele etmek, hizmetlerini geliştirmek için Ar-Ge'ye yatırım yaptıklarını belirti. Bu kategori yeni pazarlar ve yeni müşteriler için mevcut iş modellerini değerlendirerek, yeni ürün veya hizmetler geliştirmeyi, mevcut kaynakları ve iş süreçlerini optimize etmeyi ve yeni teknolojiler keşfetmeyi içeriyor.

6. Hayatta Kalma Modu: Katılımcıların %10’u “hayatta kalma modu”na geçtiklerini belirtti. Bu kategoridekiler; finansal kaynak arayışlarına girerken, işten çıkarmalar, yeniden yapılandırmalar ve maliyetleri azaltmak gibi yollara ihtiyaç duyduklarını belirtiyor. Bu gruptakiler, krizi bir an evvel atlatmak için tüm önlemleri en üst düzeyde almış durumda.

7. Kapatma, geçici ara: %8'lik bir oranda ise şirketler, operasyonlarını geçici olarak durduklarını veya tamamen durdurduklarını belirtti. Bu kategoridekilerin büyük kısmını turizm, eğlence, etkinlik gibi sektörlerde yer alan kuruluşlar oluştururken, sebep olarak, pandemi tedbirleri birlikte ile işlerin tamamen durması ve müşteri/talep azlığı öne çıktı.

8. Sağlık sektörü ve hastalar için destek: Katılımcıların %5'i krizin yarattığı acil ihtiyaçlara cevap vermek için uzmanlıklarını sunduklarını belirtiyor. Bu kategoride tıbbi kitler, koruyucu ekipmanlar, antibakteriyel ürünlerin üretimi ve satışı gibi konular bulunuyor. Ayrıca, sağlık sektörüne yönelik yen yazılımlar geliştirmek, hasta takibi uygulamaları gibi dijital hizmetler de yer alıyor. 

9. Pazarlamaya odaklanmak: %5’lik bir kısım ise pazarlama faaliyetlerine odaklandıklarını ve bütçelerini artırdıklarını söylüyor. Bu kategorideki katılımcılar, daha çok müşteriye ulaşmak için reklam ve pazarlama stratejilerini yeniden değerlendirdiklerini, reklam ve tanıtım etkinliklerini artırdıklarını ifade etti.

10. Kendini geliştirme: e-Oturum sahiplerinin %2'si, krizin yarattığı boş zamanları kendi kişisel gelişimlerine ayırdığını, yabancı dil öğrenmek, bilgisayar tabanlı eğitimler gibi yeni beceriler veya kişisel projelere odaklandıklarını, bu yönde harcama yaptıklarını belirtti.

Araştırmadaki katılımcıların bazıları ise Covid-19 krizinin işlerine hiçbir etkisinin olmadığını, daha iyi bir iş / özel hayat dengesi bulduklarını söyledi.

E-oturum programı krizde birçok girişimcinin işlerini yürütmelerini kolaylaştırdı

Öte yandan yapılan araştırma, Estonya’nın sunduğu gelişmiş e-devlet hizmetlerine erişim sağlaması nedeniyle E-oturum programı işletmelerin daha yalın ve çevik iş yapmalarını kolaylaştırdığını da gösteriyor. Bu da onların idari işlere aha az zaman ayırırken daha çok değer yaratmaya zaman ayırmalarını sağlıyor. Ankete katılanlar, bürokrasi eksikliği, iş modellerini değiştirme esnekliği, basit muhasebe prosedürleri ve kolay ve hızlı dijital imza süreçleri, e-Oturum ve e-Estonya'ya erişimin kriz sırasında işlerini yürütmeyi kolaylaştırdığını belirtiliyor.

Sağlık çalışanları için tüm imkanlar seferber edildi

Koronavirüs salgını sürecinde birçok sosyal sorumluluk projesine imza atan Ege İhracatçı Birlikleri sağlık çalışanlarına desteğini sürdürüyor.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Kovid-19’un Türkiye’de görüldüğü günden itibaren her Birliğin sosyal sorumluluk içinde aktif bir süreç izlediğini söyledi.

“Ülkemizdeki mücadeleye katkı sağlamak için bu süreçte en fazla yorulan ve büyük gayret sarf eden pandeminin kahramanları fedakar sağlık çalışanlarımıza yönelik sosyal sorumluluk projelerimizi öncelikli gündemimize aldık. Egeli ihracatçılarımız sağlık çalışanlarının yüküne omuz vermek için Sağlık Müdürlükleri, Valilikler, Tarım ve Orman Müdürlükleri ile temasa geçerek yoğun girişimlerde bulundu ve bütün imkanlarını seferber ederek kollarının uzandığı her yere yardımlarını ulaştırdılar. Biz Ege İhracatçı Birlikleri olmamızın ötesinde büyük bir dayanışma içerisinde hareket ederek aynı zamanda büyük bir sivil toplum kuruluşu olduğumuzu da gösterdik.”

Eskinazi, sağlık personellerinin daha güvenli bir ortamda çalışmasını sağlamak adına yapılan yardımları şöyle sıraladı:

“İhtiyaç sahibi hastanelerimize yoğun bakım ünitelerinde en çok gerek duyulan maske, ventilatör, CPR cihazı, hasta takip monitörleri, numune alma kabinleri ve entübasyon kabinlerini tedarik ettik. Aynı zamanda İzmir ve Aydın İl Sağlık Müdürlüğü'ne cerrahi tulum, maske, ateş ölçer, entübasyon kabini, İzmir ve Manisa İl Tarım ve Orman Müdürlükleri’ne de maske desteğinde bulunduk. İzmir Valiliği ve İzmir Büyükşehir Belediyesi koordinasyonunda ise kuru yiyecek yardımlarını ve el hijyen ürünlerini teslim ettik.”

Jak Eskinazi, “Sağlık Müdürlükleri, Valilikler, Tarım ve Orman Müdürlükleri ile koordineli bir şekilde sağlık çalışanlarımızın ihtiyaç duyduğu diğer koruyucu ekipman ve cihazları da tedarik etmeye devam ediyoruz. Sosyal sorumluluk çalışmalarımızla normalleşme sürecine katkı sunarken aynı zamanda da tüm sağlık personelimizin güvenli ve hijyenik ortamda görevlerini ifa etmelerini sağlıyoruz. Sağlık çalışanlarının göstermiş olduğu olağanüstü çabayla bu süreci en yakın zamanda tam anlamıyla atlatacağımıza, bu zorlu günleri hep birlikte aşacağımıza inanıyorum." dedi.

Türk gıda ihracatçılarından Çin mesaisi

Uzakdoğu ülkelerine yönelik tarım ürünleri ihracatının önündeki engeller bir bir kalkıyor. 54 firma Çin’e süt ve süt ürünleri ihracatını yapabilecek. Pandemi sürecinde bu önemli gelişmeyle birlikte Türkiye-Çin hattındaki ticaret yeni bir ivme kazandı. Uzakdoğu’da elini kuvvetlendiren Türk gıda ihracatçıları Çin pazarında daha da güçlenmek istiyor.

Ticaret Bakanlığı işbirliğinde ve Guanco Ticaret Ataşeliği’nin koordinasyonunda Guangdong Gıda İthalatçıları Birliği Başkanı Wolfgang Qi, Guangzhou Ticaret Ataşesi Serdar Afşar, Pekin Ticaret Başmüşaviri Hakan Kızartıcı, Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Bedri Girit, tarım ve gıda sektöründe faaliyet gösteren İhracatçı Birlikleri Yönetim Kurulu Üyelerinin katılımıyla düzenlenen webinarda Çin pazarı ve iki ülke ihracatındaki gelişmeler, farklı ürünlerin bu büyük pazarda taşıdığı potansiyel konuşuldu.

ABD menşeli ürünlere Çin’in uyguladığı gümrük vergileri önemli

Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, Çin’in 2018 yılından bu yana Ege İhracatçılar Birliği olarak başlıca hedef pazar olduğunu, bu ülkeye yönelik birçok heyet ve fuar katılımı çalışmalarının koronavirüs öncesi dönemde farklı sektörler için yapıldığını söyledi.

“Maalesef içinde bulunduğumuz şartlar nedeniyle bu çalışmalara ara vermek durumunda kaldık. Çin, 1.4 milyarı aşan ve gelir düzeyi giderek artan nüfusu, yıllık 700 milyar dolara ulaşan gıda tüketimi ve 2018 yılı itibariyle 118 milyar dolara ulaşan gıda ithalatı ile bizim için çok önemli bir hedef pazar konumunda. ABD ile Çin arasında devam eden ticari müzakereler sonucunda ABD ile Çin pazarında rekabet ettiğimiz kiraz gibi ABD menşeli ürünlere Çin’in uyguladığı gümrük vergileri bizi yakından ilgilendiriyor. Diğer yandan, çok geniş bir coğrafyaya, farklı gelişmişlik seviyelerine ve damak zevklerine sahip coğrafi ve beşeri bölgelere sahip olan Çin pazarına ürün bazında doğru, hedef odaklı, etkili ve en az maliyetle giriş ve tanıtım-pazarlama çalışmaları yürütülmesi her tarım-gıda sektörümüz için önem taşıyor.”

Avrupa’yı doyuran Türkiye dünyayı doyurabilir

Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, ürünlerin tazeliğine çok önem verildiğini, bu anlamda Türkiye’nin ürün çeşitliliğiyle şansının büyük olduğunu, Çin pazarına her ürünün gönderilemediğini açıkladı.

“Kiraz ihracatı ile ilgili müzakere ve teknik çalışmalar 2018’da sonuçlandı ve ihracatımız başladı. Diğer taze meyve-sebzelerin ihracatı için iki ülke bakanlıkları arasında müzakere ve çalışmalar devam ediyor. Pekin ve Guangzhou Ticaret Müşavirliklerimizin katkı ve destekleri ile alternatif pazara giriş yöntem ve metotları konusundaki arayışlarımız devam ediyor. Amacımız, önümüzde yeni normalleşme döneminde ortaya çıkacak olan ve giderek artmasını beklediğimiz global gıda talebi ortamında bugün için en büyük pazarımız olan Avrupa Birliği ülkelerine ilave olarak Çin gibi alternatif pazarlara yeni bir bakış açısı ve farklı yöntemlerle girmenin yolunu bularak ihracat hacmimizi daha katma değerli ürünlerle artırmak. “Avrupa’yı doyuran ülke” olmaktan çıkıp, ülkemizin sahip olduğu Allah vergisi avantajlardan faydalanarak sahip olduğumuz potansiyeli harekete geçirerek dünyayı doyurma iddiasına sahip bir ülke konumuna sahip olmak.”

1,5 milyar nüfuslu Çin pazarı Türk sütçüsüne can suyu olacak

Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Bedri Girit, “Geçen hafta Çin Halk Cumhuriyeti Gümrükler Genel İdaresi tarafından yapılan açıklamayla Türkiye'den Çin’e süt ve süt ürünleri ihraç edebilmek üzere 54 firmaya onay verildi. Bu kapsamda ürün portföyümüz genişliyor. 1,5 milyar nüfuslu Çin pazarı Türk sütçüsüne can suyu olacak. Kanatlı ürünleri için de gelişme beklentisi içindeyiz. Daha birçok ürün grubunun Çin’e ihracatı için çalışmalar devam ediyor ve kat edilecek daha çok yol var. İlk toplantımızı Guangzhou Merkezli Çin İthal Gıda Ürünleri Derneği ile internet ortamında yaptığımız toplantı ile başladık. Önümüzdeki günlerde Çin’deki farklı kuruluşlarla görüşmelerimiz devam edecek.” dedi.

Çin’de gıda ithalatı yüzde 15’lik artışta

Çin pazarındaki son durum ve ülkedeki ihracat potansiyeli, online B2B e-ticaret platformu formatında düzenlenecek Food2China Fuarı’yla ilgili sunum yapan Guangdong Gıda İthalatçıları Birliği Başkanı Wolfgang Qi şunları söyledi:

“Gıda İthalatçıları Birliği’ne kayıtlı 400 üye, 5 binin üzerinde yurtdışı tedarikçi, 100 bin Çinli ithalatçı/distribütör var. Diğer ülkelerle ilişkilerimizi Guangzhou’daki gibi uluslararası gıda fuarlarıyla, ticaretimizi geliştiren organizasyonlarla kuvvetlendiriyoruz. Ülkemizde gıda ithalatı yıllık ortalama yüzde 15’lik artış gösterdi. En çok ithalat yapılan ürünlerin arasında süt ürünleri, içecekler, atıştırmalıklar ve meyveler yer alıyor. Kiraz, durian meyvesi, muz, sofralık üzüm ve portakal en çok ithal edilen taze meyveler. Meyve sebzede dondurulmuş ürünlerden daha çok taze ürünler talep görüyor. 1,5 milyarlık nüfus ayrı damak tatlarına sahip. Ülkenin doğusu tatlı ürünleri tercih ederken, batısı daha baharatlı ürünleri seçebiliyor. Gıda lojistik merkezleri firmalara hitap edebilir.”

E-ticaret vurgusu

Wolfgang Qi, Türk gıda ithalatçılarına “Pazar ve ürün analizi yapılarak derinlemesine araştırma yapılmalı ve pazar iyice anlaşılmalı.” tavsiyesinde bulunarak şöyle devam etti:

“E-ticaret hızla gelişiyor ve online satışlar çok revaçta. Ürünlerinizi çok sergilemeli, sanal ortamda görünür olmalı ve web sitesi kullanmalısınız. Zamanınızı bekleyerek kaybetmeyin. Pazara giriş stratejiniz B2B online ve offline kombinasyonu olmalı. Çin pazarına girmek için Food2China’nın B2B e-ticaret platformu iyi bir alternatif. Çin’de markaların mutlaka kaydedilmesi gerekiyor. Fikri mülkiyet haklarını koruyarak markaları kaydedebilir daha sonra Çinli şirketlerle paylaşabilirsiniz. Çin pazarına girdikten sonra marka tanıtımı B2C ve sosyal medya aracılığıyla yapılabilir.”

Türk gıda ihracatçıları ve Çinli firmalar online platformda buluşuyor

Tanıtım faaliyetlerinde online sisteme geçtiklerinden bahseden Wolfgang Qi, Food2China Fuarı’nda 24-26 Eylül’de "online B2B" programıyla yurt içi ve yurt dışından satın almacıların katılımcı firmalarla buluşacağını sözlerine ekledi.

“Fuarda 900’ün üzerinde marka ve şirket yer alırken, 35 bin civarında da ziyaretçi bekleniyor. Tek noktadan tanıtım ve pazarlamanın yapılabileceği Food2China.com, offline ve online perakendeyi birleştiren O2O (Offline 2 Online) platformu olacak. 30’dan fazla ülke ve bölgeden katılım sağlanacak. Bunların arasında Rusya, Tayland, Hindistan, Kore, İngiltere, Almanya, Filipinler, İtalya, Japonya, Polonya, Kanada, Avusturya, İspanya gibi ülkeler yer alıyor. Dergi, Wechat, Micro Blog, Facebook, LinkedIn, Food2China.com vb. gibi yerlerde aktif bir süreç izleyerek çok kanallı bir pazarlama stratejisi belirledik.”

Sanal ticarete gerçek destek

Türkiye'de ilk dijital fuar, Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği tarafından 1-3 Haziran 2020 tarihlerinde Shoedex2020 Ayakkabı ve Saraciye Fuarı adıyla düzenlenecek.

İlk sanal fuar hayata geçmeden, Cumhurbaşkanlığı tarafından "Pazara Girişte Dijital Faaliyetlerin Desteklenmesi Hakkında Karar" bugün Resmi Gazete'de yayımlandı.

Kararı Türkiye'nin ihracatı açısından bir milat olarak nitelendiren Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, bu destekle birlikte ihracatçıların Sanal Ticaret Heyeti, Sanal Fuar Organizasyonu ve Ticaret Bakanlığınca onaylanan e-ticaret sitelerine üyeliklerinin destek kapsamına alındığını kaydetti.

Sanal Ticaret Heyeti düzenleyen işbirliği kuruluşlarının faaliyet giderlerinin yüzde 50 oranında destekleneceğini ifade eden Eskinazi, "Bu destek faaliyet başına 50 bin dolara kadar desteklenecek. İşbirliği kuruluşa verilen destek, firmalarımıza daha az katılım bedeli olarak yansıyacak. Sanal Fuar Organizasyonlarında da işbirliği kuruluşlarının giderleri yüzde 50 oranında, faaliyet başına 100.000 $’a kadar desteklenecek. Bu da firmalarımıza daha az katılım bedeli anlamına gelecek" şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanlığı tarafından yayınlanan, Ticaret Bakanlığı tarafından uygulanacak olan "Pazara Girişte Dijital Faaliyetlerin Desteklenmesi Hakkında Karar" ile Ticaret Bakanlığı tarafından onaylanan e-ticaret sitelerine üyeliklerinde yüzde 60'a kadar destek kapsamına alındığı bilgisini veren Eskinazi, "2020 yılı sonuna kadar e-ticaret sitelerine gerçekleştirilecek üyeliklerde ise destek yüzde 80 uygulanacak. Covid-19 sürecinde klasik pazarlama yöntemlerinin durduğu ortamda ihracatçı firmalarımızı e-ticaret sitelerine üye olmaya davet ediyoruz. Bu desteğin hızlı bir şekilde hayata geçmesindeki emeklerinden dolayı Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Ticaret Bakanımız Ruhsar Pekcan'a Ege İhracatçı Birlikleri üyeleri adına teşekkürlerimizi sunuyoruz."

TİM bünyesinde Sanal Fuarlar ve Ticaret Heyetleri Komitesi 1 aydır çalışıyor. Covid-19 sürecinde, Türkiye İhracatçılar Meclisi bünyesinde, Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Erkan Zandar'ın başkanlığında TİM Sanal Fuarlar Komitesi oluşturuldu.

Komitenin, ilk sanal ticaret heyeti organizasyonu 13-14-15 Mayıs 2020 tarihlerinde Özbekistan Sanal Ticaret Heyeti Organizasyonu oldu. İkinci etkinlik ise; 27-28-29 Mayıs 2020 tarihlerinde Kenya Ticaret Heyeti Organizasyonu olarak planlandı. Her iki organizasyona da Türk ihracatçıları yoğun ilgi gösterdi.

Türkiye'nin ilk sanal fuarı ise; 1-3 Haziran 2020 tarihlerinde ayakkabı ve saraciye sektörüne yönelik Shoedex2020 Fuarı olacak.

Türkiye İhracatçılar Meclisi bünyesindeki Sanal Fuarlar Komitesi, 15-19 Haziran 2020 tarihlerinde Hindistan'a yönelik, 22-23 Haziran'daise Güney Kore'ye dönük Sanal Ticaret Heyeti Organizasyonu için çalışmalarını sürdürüyor.

Tarım ve gıdada sürdürülebilirlik ana hedef olacak

Türk gıda ve tarımının geleceği masaya yatırıldı. Türkiye'nin tarım ürünleri ihracatına yıllık 5 milyar dolarlık katkı sağlayan Egeli tarım ihracatçıları, Covid-19 salgını sonrasında tarım sektörünün gündeminin sürdürülebilirlik olması gerektiğini dile getirdiler.

Ekonomi Muhabirleri Derneği İzmir Şubesi (EMD İzmir Şubesi) ve Tarım Gazetecileri ve Yazarları Derneği (TAGYAD) işbirliğinde düzenlenen "Türkiye'de Tarım ve Gıda İhracatının Geleceği" isimli toplantıda Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er, Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Bedri Girit, Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mustafa Terci, Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Cahit Doğan Yağcı ve Ege Tütün İhracatçıları Birliği Başkanı Ömer Celal Umur, Türkiye'nin tarım ve gıda ihracatının artışı için atılması gereken adımları sıraladılar.

Ege İhracatçı Birlikleri'nin 2020 yılını "Sürdürülebilirlik Yılı" ilan ettiğini hatırlanan Egeli başkanlar, katma değerli üretim ve ihracat için sürdürülebilirliğin çok önemli olduğunu, bu amaçla üretimde teknolojiyi kullanarak, sözleşmeli üretim modeliyle, üretimin desteklendiği, tarımın önümüzdeki süreçte daha fazla önemsendiği bir modelin hayata geçirilmesi çağrısında bulundular.

EMD İzmir Şubesi Başkanı Murat Demircan ve TAGYAD Başkanı İsmail Uğural'ın moderatörlüğündeki toplantıda "Tarım ve Gıda İhracatının Geleceği" ile ilgili görüşlerini dile getiren ihracatçı birlikleri başkanları, Covid-19 salgını sonrasında tarım ve gıda sektörlerinin stratejik sektör konumunun perçinlendiğinin altını çizdiler.

Eskinazi; "Tarım ve gıda stratejik bir sektör"

Tarım ve gıda sektörlerinde katma değerli üretim ve ihracatını arttırmanın ana hedefleri olduğunu dile getiren Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, tarım ve gıda sektörlerinin Türkiye için stratejik sektörler olduğunu, Türkiye'nin potansiyelinin doğru yönetildiği takdirde tarım ve gıda ürünlerinde ithalat rakamlarının gerileyeceğini, Türkiye'nin kendi kendine yettiği gibi tarım ve gıda ürünleri ihracatında daha üst seviyelere çıkabileceğini ifade etti.

Celep: "Artık ithalat yapmak değil, üretmek mecburiyetindeyiz"

Türk tarım sektörünün 1970'li yıllarda Türkiye'nin GSMH'sından yüzde 30 pay alırken, günümüzde yüzde 5.8 seviyelerine gerilediğini belirten Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, Covid -19 sonrasında gıda güvenliğinin her zamankinden daha önemli olduğunun gözlemlediğini, bundan sonraki süreçte ithalat yerine, yerli üretim yapmak mecburiyetinin algılandığını kaydetti. Celep, "Artık bizim üreten bir toplum olmamız zorunlu. Biz Ege Bölgesi olarak tarımda gelişebilecek bir bölgeye, potansiyele sahibiz. Zengin bir coğrafyanın şanslı insanlarıyız. Tarım Reformu olmazsa olmaz. Bölünmüş arazi problemi rekabet şansımızı azaltıyor. Havza bazlı üretim modelleri ciddi planlama gerektiriyor. Biz Türkiye ekonomisine daha fazla değer kazandırabilecek potansiyele sahibiz. Bunu istihdam ve üretimimizle uyguluyoruz" şeklinde konuştu.

Türkiye'de üretilen gıda ürünlerinin kalite ve aromatik olarak üst seviyede olduğuna vurgu yapan Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er, Türk gıdası vurgusunun öne çıkarılması gerektiğini dile getirdi. Bugün tüm dünyada İtalyan zeytinyağı, İtalyan gıdası algısının yerleştiğine dikkati çeken Er, "Gıda ürünlerinde Türk gıdası algısının oluşması için çalışmalıyız" dedi.

Uçak: "Türkiye'de 12 ay taze meyve sebze üretimi yapabiliyoruz"

Covid-19 sonrasında yeni düzende Türkiye gibi kendi gıdasını kendi üreten ülkelerin hep bir adım önde olacağının altını çizen Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak görüşlerini şöyle dile getirdi. "Türkiye gibi 12 ay taze meyve sebze üretimi ve servisini yapabilen ülkeler, tarım politikalarını sürdürebilir ve başarıyla yönettiklerinde bir adım önde olacaklar. Bundan 2 yıl önce hemen hemen hiçbir Uzakdoğu ülkesine ihracatımız yokken, Çin’e, Tayvan’a, Güney Kore’ye kiraz için Tayland’a elma için ihraç izinlerini aldık. Hava kargo ağının da gelişmesi ile birlikte bu ülkelere taze meyve ihracatımızı 20 milyon dolara çıkardık. Ülkemiz için en az 200 milyon dolarlık bir potansiyel olduğunu düşünüyorum. Tüm bu gelişmelere bakıldığında Türkiye’nin tarım ve gıda ihracatının geleceğine olumlu bakabiliyoruz. Katma değerli ürün ihracatımızı arttırarak ihracat rakamlarımızı iki katına çıkarabiliriz."

Er: "Zeytin ve zeytinyağında 1.5 milyar dolar ihracat hedefliyoruz"

Türk zeytin ve zeytinyağı sektörü olarak 1.5 milyar dolar ihracat hedefleri olduğuna vurgu yapan Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er, bu hedefe ulaşmak için 180 milyon dolar zeytin ağacı varlığının 300 milyona çıkarılabileceğini, yıllık 75 bin ton zeytinyağı tüketen İngiltere ile yapılacak ikili anlaşmalarda Türk zeytinyağı sektörünün gümrüksüz ihracat yapabileceği bir altyapının oluşturulması beklentisini dile getirdi.

Türkiye'de de zeytinyağı tüketiminin artması için KDV'nin yüzde 8'den yüzde 1'e indirilmesi talebinde bulunduklarını dile getiren Er, "Zeytinyağında KDV düşerse litrede 2.5-3 TL'lik bir indirim söz konusu olacak. Zeytinyağı tüketimi artarsa kalp damar, mide bağırsak hastalıkları azalacak, sağlık sektöründe daha az harcama yapılacak. Zeytinyağının tüketicinin ulaşabileceği bir fiyatta olmalı devlet buna destek olmalı" diye görüşlerini dile getirdi.

Bedri Girit: "Biz dünyanın mutfağıyız"

Türk gıda sektörünü dünya mutfağına benzeten Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Bedri Girit, Türkiye'nin su ürünleri ve hayvansal mamuller sektörünün iştigal sahasına giren herüründe dünyada ilk 10'da yer aldığı bilgisini paylaştı.

Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Bedri Girit, "Biz Dünya'nın mutfağıyız. Büyük resme bakarsak her birimiz dünya mutfağı için üretim yapıyoruz. FAO'nun en son Ağustos ayında yayınladığı rapora göre insanlığın konforununbozulmaması için 1.7 dünyaya ihtiyacımız var. Bu 1.7 dünya olmadığı için verimliliği arttırmaya çalışıyoruz. Türkiye tarım ihracatına 2.5 milyar dolar ihracat yaparak katkı sağlıyoruz" diye konuştu.

Terci, "Tarım ihracatı ayakta kaldı"

Tarım sektörünün Covid-19'a rağmen ihracatta başarılı bir seyir izlediğine değinen Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mustafa Terci, Türkiye'nin 2020 yılının Ocak - Nisan döneminde toplam ihracatının yüzde 13 gerilediği ortamda tarım ürünleri ihracatının yüzde 3'lük artışla 7 milyar 789 milyon dolara ulaştığını, Bitkisel ürün ihracatının ise 5,3 milyar dolar olduğunu kaydetti.

"Hububat, bakliyat ve yağlı tohumlar sektörümüz 2.4 milyar dolar ihracat ile tarımsal üretim ve ihracatın vazgeçilmez olduğunu ortaya koydu" diyen Terci sözlerini şöyle tamamladı: "Hububattan mamul ürünlere çok büyük talep olduğunu görüyoruz. Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliğimiz 2020 yılı ihracatı yüzde 33 artış gösterdi. Rakamlar gösteriyor ki, tarımsal ve gıda üretimine önümüzdeki dönemde önem vermeliyiz. Planlama çok önemli, sürdürülebilir üretim çok önemli. Verimliliğin çok elzem olduğunu düşünüyorum."

Cahit Doğan Yağcı: "Katma değer üzerinde durmalıyız"

Corona virüs salgınının artısının tarım sektörünün dünyada ne kadar stratejik bir sektör olduğunu ortaya koyduğu tespitinde bulunan Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Cahit Doğan Yağcı, Covid-19'un tarım ürünlerindeki sürdürülebilirliği ve gıda ürünlerindeki arz güvenliğini gündeme getirdiğine işaret etti.

"Teknoloji ile entegre tarım üretimini yaygınlaştırmalıyız. Aksi takdirde fiyat tutturamayız" diyen Yağcı, "Covid-19 ile Dünya'da sağlıklı ürünlere ilgi artışı var. Ocak Nisan döneminde Türkiye ihracatı düşerken, orman ürünleri ihracatında yüzde 12'lik artış var. Kekikte yüzde 12, defnede yüzde 24 artış var. Bu ürünlerin sağlıklı ürünler olduğunu ve böyle dönemlerde bu ürünlere ilginin arttığını gösteriyor. Katma değerli ihracat konusu üzerinde durmamız gerekiyor. Kekiğin kilo fiyatı 3 dolar iken, kekik yağı 70 dolar. Defnede 2.8 dolar iken, defne yağı 90 dolar. Türkiye'ye daha fazla döviz kazandırmak için katma değerli ürünlere yoğunlaşmamız lazım. Defne, kekik, adaçayı ve biberiye 4 ana ürün görüyoruz. Dünya piyasalarında yerimizi sağlamlaştırmamız için ürün gamını genişletmemiz lazım. Özellikle tıbbi aromatik bitkilerin dahil edilmesiyle ürünlerimizi çeşitlendirmeliyiz. Bunun içinde mutlaka envanter çalışması yapılması gerekiyor. Bir diğer husus ise; Ormandan toplama esnasında ürün toplamadaki güçlüklerin önüne geçilmeli." dedi.

Umur: "Nargile tütünü ihracatı etkilendi"

Covid-19 sürecinde Almanya, Fransa başta olmak üzere pek çok ülkede nargile salonlarının kapanması nedeniyle nargile tütünü ihracatında düşüş yaşandığı bilgisini veren Ege Tütün İhracatçıları Birliği Başkanı Ömer Celal Umur, yaprak tütün ihracatında ise bir düşüş yaşamadıklarını dile getirdi.

"Tarımda sürdürülebilirliğin çok önemli olduğuna inanıyoruz" diyen Umur sözlerini şöyle sürdürdü; "Bunu sağlamanın yolunun sözleşmeli üretimden geçtiğine inanıyoruz. Sektör olarak aldığımız tüm yaprak tütünü sözleşmeli üretimle alıyoruz. Bunun çok faydasını gördük. Hem üretici bakımından, hem planlama bakımından hem toplam üretimi görme açısından fayda gördük. İyi tarım ve Tohum konularına da büyük önem veriyoruz."

Uğural: "Tarım ve gıda sektörü Hükümet politikası olmalı"

TAGYAD Başkanı İsmail Uğural ise; "Tarım ve gıda sektörünün stratejik değeri üzerinde herkes mutabık, öyleyse bu sektörün ihracatının da özellikle stratejik olarak değerlendirilmesi gerekir. Bu çerçevede Türkiye tarım ve gıda ihracatının gelişmesi sorununun Tarım ve Orman Bakanlığı ile birlikte bir Hükümet politikası şeklinde ele alınması çok isabetli olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.

TİM Maden Sektör Kurulu'ndan madencilik eğitimine doping

Pandemi, hammadde ve üretimde kendine yetebilmenin önemini bir kere daha gösterirken TİM Maden Sektör Kurulu, bu alandaki mesleki beceri ve insan kalitesini arttırmak için kolları sıvadı.

YÖK ile imzaladıkları protokol ile maden, jeoloji ve cevher hazırlama mühendisliğini tercih edenlere burs vermeye hazırlanan TİM Maden Sektör Kurulu, 2020-2021 eğitim dönemi için burs bütçesini 1 milyon TL olarak belirledi.

Kurul, tüm sektörlere sağladığı ham madde ile ihracatta 40 milyar dolarlık değer oluşumuna katkı sağlayan maden sektörü için çok önemli olan üç mühendislik fakültesine ilgiyi arttırmak için bursun yanı sıra 7+1 eğitim modelini de YÖK’e sundu. Maden, jeoloji ve cevher hazırlama mühendisliği eğitiminin bir döneminin üretim tesislerinde tamamlanmasını düzenleyen model, istihdamda kolaylığı da içeriyor.

İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB), Ege Maden İhracatçıları Birliği (EMİB) ve Batı Akdeniz İhracatçı Birlikleri’nin içinde yer aldığı TİM Maden Sektör Kurulu, online basın toplantısı düzenleyerek okulların maden, jeoloji ve cevher hazırlama mühendisliği bölümlerine yönelik çalışmaları anlattı. Toplantıda, TİM Maden Sektör Kurulu Başkanı ve İMİB Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Dinçer ile EMİB Yönetim Kurulu Başkanı Mevlüt Kaya ve yönetim kurulu üyeleri hazır bulundu.

Türk maden sektörünün içinde bulunduğu durumu rakamla anlatan TİM Maden Sektör Kurulu Başkanı ve aynı zamanda İMİB Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Dinçer şunları kaydetti:

“Dünyada üretimi yapılan 90 maden türünün 80 tanesi Türkiye’de bulunuyor. Türkiye; mermer, traverten, feldspat, krom, bor ve doğal taş ihracatında dünyada ilk üç içerisinde yer alıyor. Toplam maden ihracatımız 2019 yılı için 4,3 milyar dolar olarak gerçekleşti.Ancak madenler, kullanımı itibariyle hammadde niteliğinde olduklarından diğer tüm sektörler ile birlikte düşünüldüğünde ülke ekonomimize sağladığı yaklaşık katma değer 40 milyar dolar civarında. Yerli sanayiye düşük maliyette ve kaliteli girdi sağlayan madencilik sektörünün gelişmesi, ülkemizde yer altında mevcut olan, fakat işlenemeyen rezervlerin tüm sanayi alanlarında kullanımına sunulması; ithalatın önüne geçilerek milli kaynakların değerlendirilmesi anlamına gelmekte. Bunun olabilmesi ve yeni bir madencilik anlayışının gelişmesi için üniversiteden mezun, güçlü mühendislik becerileri olan ve donanımlı insan kaynağının oluşması son derece önemli. Üniversite – sanayi işbirliğini arttıracak projelerimizin nihai amacına ulaşması en büyük arzumuz ve çalışmalarımızı büyük bir titizlikle sürdürmekteyiz. Hâlihazırda sektörümüzdeki AR-GE çalışmaları da yine bu mühendislik becerileriyle yükseliyor.”

Maden, jeoloji ve cevher hazırlama mühendisliği kontenjanları neden boş?

Türkiye’de 14 maden, 10 jeoloji ve 1 cevher hazırlama mühendisliği bölümü bulunduğunu aktaran Dinçer, kontenjanların kimi bölümlerde yüzde 50, kimi bölümlerde ise yüzde 30’a varan oranlarda boş kaldığına, bunun temel nedenini ise bu bölümlerinin öneminin yeteri kadar anlatılmamasına bağlıyor. Dinçer, konuşmasına şöyle devam ediyor:

”2012’den sonra üst üste yaşanan ve acısını hala yüreğimizde hissettiğimiz kazalar sebebiyle maden mühendisliği bölümüne ilgi azaldı. Yine maden, jeoloji ve cevher hazırlama mühendisliği 250-300 bininci sıradan öğrenci aldığı için seçilen öğrenci istenen niteliklere sahip olmadığı gibi matematik, fizik gibi temel bilgilerde ciddi eksiklere sahip. Bu durum eğitim sürecinde ciddi sorunlara neden olurken, mezun öğrenci niteliğini de düşürmekte. Bu duruma, öğrencilerin bir üretim tesisinde çalışmaya yetecek seviyede saha deneyimine sahip olmadan mezun edilmesi de eklenince sektörü daha ileriye taşıyacak, yeni gelişmelere imza atacak nitelikte insana duyulan ihtiyacın makası sürekli açılmakta. Son dönemde geliştirdiğimiz projeleri, maden, jeoloji ve cevher hazırlama mühendisliği bölüm başkanlarıyla yürüttüğümüz ortak çalışmalarla oluşturduk. Üniversite- sanayi işbirliğini arttıracak projelerimize burs vererek başladık, eğitimin bir dönemini sahada geçirmeyi düzenleyen 7+1 eğitim modeli ile derinleştirmeyi, mezunlarımızı hemen istihdam ederek de sektördeki değişimi arttırmayı hedeflemekteyiz.”

Üniversitede maden eğitimine 7+1 düzenlemesi

Dinçer’in aktardığı bilgiye göre; maden, jeoloji ve cevher hazırlama mühendisliği bölümlerine üniversite sınav sıralamasında ilk 80 bin arasından öğrenci almak için burs verilecek. TİM Maden Sektör Kurulu, 2020-2021 eğitim dönemi için 1 milyon TL’lik burs bütçesi oluştururken, YÖK ile burs protokolü 12 Mayıs’ta imzalandı. Buna göre; üniversite sınavında ilk 50 bine giren ve ilk 5 tercihinde maden, jeoloji veya cevher hazırlama mühendisliklerinden birini tercih eden ve yerleşen öğrencilere karşılıksız aylık net asgari ücret tutarı kadar burs verilecek. Sınav derecesi 50 bin ile 65 bin arasında olanlara net asgari ücret tutarının yarısı kadar, 65 bin ile 80 bin arasında olanlara ise net asgari ücret tutarının üçte biri kadar karşılıksız burs verilecek.Yükseköğretim Kurulu’na (YÖK) sunulan ve sıcak bakılan 7+1 eğitim modeli ise 7 dönem üniversitede, 1 dönem üretim tesisinde uygulamalı eğitim görmeyi düzenliyor.

İMİB Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Dinçer, bu model üzerindeki görüşmelerin devam ettiğini, yakın bir tarihte bunun da hayata geçmesini beklediklerini söyleyerek, niteliği yüksek, mühendislik becerileri gelişkin, uygulamalı eğitim ile yeterlilikleri yüksek mezunların uzun vadede Türk madencilik sektörünü farklı bir noktaya taşıyacağını kaydetti.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “Nitelikli yeni mühendisler yetiştirilmesine, madenin katma değerli ihraç edilmesine ön ayak olmuş olacaksınız. Tekstil mühendisliğinde yürütülen burs projesiyle ilki başardık, çok emek verildi. Biz tekstille ilgili burs projesinde iş garantisi sözü verdik. Sizde öyle yaparsanız bir adım daha öne çıkarsınız. En önemli mesele Türkiye’nin yüzde 100 öz sermayesi madenleri gençlere tanıtıp katma değerli nasıl üretim yapılacağını iş imkanlarını anlatmamız lazım. Madenlerin bu ülke için ne kadar önemli olduğunu anlatmamız lazım. Tesislerin ne kadar çok mühendise ihtiyacı olduğunu anlatmalıyız.” dedi.

Madencilikte reform hareketi başladı

Ege Maden İhracatçıları Birliği (EMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Mevlüt Kaya, basın toplantısında yaptığı konuşmada şunları kaydetti:

"Türkiye’nin maden sektöründeki rekabet gücünü arttırıp, madenlerden aldığı verimi yükseltebilmesi için iyi yetişmiş nitelikli mühendislere ihtiyacı bulunmakta. Oysa Türkiye’de maden, jeoloji ve cevher hazırlama mühendisliklerine ilgi her geçen yıl azalmakta. Bunun başlıca nedenleri arasında maden sektöründe yaşanan kazalar, çevreye ilişkin tartışmalar, sanayi kollarında yaşanan istikrarsızlık ve yatırım azlığı bulunmakta. Sektörün yeni mezunlara şans verme noktasındaki olumsuz tutumu, aynı şekilde mezunların sektörün beklediği nitelikte olmaması ve bunun beraberinde getirdiği istihdama dair durumlar bu bölümlere ilgiyi azaltan diğer nedenler. Bu negatif algıyı değiştirmek ve nitelikli mühendisleri yetiştirmek için başlangıç adımı olarak Ege ve İstanbul Maden ihracatçı Birlikleri üzerine düşeni yaparak elini taşın altına koydu. Sektörün gelecek vizyonu ile örtüşmeyen tablonun, yaklaşık bir yıllık hazırlık sürecinin ardından imzalanan protokolle değişeceğine ve bu yıldan itibaren maden, jeoloji ve cevher hazırlama mühendisliklerine ilginin artacağına inanıyoruz. Gençlerimizin sektörlerimiz adına en donanımlı şekilde bölümlerinden mezun olmalarını sağlayıp fabrikalarımızda, kendi açacakları fabrikalarda ya da işletmelerde başlattığımız bu reform hareketini hızlandırmalarını umut ediyoruz.”

Maden sektörünün istihdama etkisi 8 kat daha fazla

Madencilik algısını geliştirmek için bütün alanlarda önemli çalışmalara imza attıklarını da hatırlatan Kaya, başladıkları ancak Kovid-19 salgını nedeniyle ara verdikleri mottosu “Hayatımız Maden” olan proje hakkında da bilgi verdi. Kaya şunları kaydetti:

“Hayatımız Maden mottosuyla; madensiz yaşamanın mümkün olamayacağını, ülkelerin kalkınmasında madenciliğin rolünü, Türkiye’de madencilik faaliyetlerini niçin ve nasıl yapılabileceğini, finansal olarak dışa bağımlılığın madencilikle azalacağını anlatmaktayız. Unutulmamalıdır ki; ülkelerin kalkınması sanayileşme ile mümkündür. Sanayileşmenin ana girdisi ise doğal kaynaklardır. Doğal kaynakları ülkelerin vazgeçilmez hazineleri olarak tanımlamak, diğer bir deyişle, sektörümüzü sanayinin lokomotifi kabul etmek mümkündür. Vasıfsız iş gücünü istihdam eden ve sosyal barışa ciddi katkı sağlayan Türk madencilik sektörü ülkemizde, emeği yoğun olan, köylüyü yerinde tarım işçisinden sanayi işçisi konumuna getiren, köyden şehre göçü önleyen, yatırım birim maliyeti dikkate alındığında diğer sektörlere göre 8 kat daha fazla istihdam sağlayan, olmazsa olmaz bir sektördür. Bu faydayı sağlayan yeraltı zenginliklerimizin sahibi sadece madencilik sektörü değildir. Bu değerler tüm Türkiye'deki 83 milyon insanın sahip olduğu değerlerdir. Bu itibarla, yapmış olduğumuz çalışmalara herkesin katkı sunmasını umut ediyoruz.”

Süt ve süt ürünleri ihracatçıları Çin pazarıyla hedef büyüttü

Türkiye ile Çin arasında yaşanan olumlu siyasi atmosfer ekonomik gelişmelere de yansımaya devam ediyor.

Geçen yıl kirazla başlayan ve son olarak süt ve süt ürünleriyle Türk ürünlerine olan engellerin kalkması pazarda söz sahibi olmak isteyen Türk ihracatçılarını sevindirdi.

Dünyanın en kalabalık ülkesi olan ve yılda yaklaşık 6 milyar dolarlık süt ve süt ürünleri ithal eden Çin pazarının açılmasıyla Türk süt ve süt ürünleri ihracatçıları bu ülkede kalıcı olmak istiyor.

İlk hedef pazarda yer bulmak

Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Bedri Girit, süt ürünlerinde ilk olarak 54 firmayla başlayan Çin serüveninin ilerleyen yıllarda daha da artabileceğini söyledi.

Gerek Ticaret Bakanlığı, gerekse Tarım ve Orman Bakanlığı'nın yaptığı yoğun çalışmalara dikkati çeken Girit, "İlk etapta krema, süt tozu, tereyağ ve peynir çeşitlerinin izni verildi. Mesela kutu süt ihracatı halen yasak ama bu verilen izinler de çok önemli." dedi.

Çin pazarının açılmasıyla süt ve süt ürünleri ihracatçılarının hemen pazar araştırması yapmaya başladığına dikkati çeken Girit, ilk amaçlarının Çin pazarında yer edinmek olduğunu vurguladı.

Türkiye'nin çok önemli bir süt tozu ihracatçısı olduğuna işaret eden Girit, şunları kaydetti.

"Çin'de de çok büyük bir pazar var bu konuda. Kendi süt ürünlerinin süt tozu kullanarak yapıyorlar. Veya dondurma üretiminde kullanıyorlar. Biz de bu fırsatları değerlendirmek istiyoruz. Ayrıca peynir için de büyük fırsat. Taze sürülebilen peynirler, geleneksel peynirler olabilir. Oradaki damak tadına yönelik çalışmalar yapacağız. Zaman içinde bu pazarın büyüyeceğini düşünüyoruz."

Geçen yıl Türkiye'den 325 milyon dolarlık süt ve süt ürünleri ihracatı yapıldığını anımsatan Girit, "Gerek Çin, gerekse diğer pazarlarının devreye girmesiyle yeni tip koronavirüs salgınına rağmen bunu 350 milyon dolara çıkartmayı amaçlıyoruz. En azından hedefimiz bu yönde." dedi.

Çin'de Türkiye'nin rakiplerine ilişkin ise Girit, şu bilgileri verdi:

"Bu pazarda hem ABD, hem Avrupa var. Ayrıca Yeni Zelanda ve Avustralya gibi kendilerine yakın ülkelerde Çin'e süt ve süt ürünleri ihraç ediyor. Bizim uzun bir yolumuz var. Biz dünyada süt tozunda rekabetçiyiz. Baharda süt tozu üretimi ciddi artıyor. İlk olarak süt tozu satabiliriz. Esas amacımız peynirden başlayarak diğer ürünlerimizi de markaları olarak Çinlilerle buluşturmak. Çin pazarına ihracat izninin açılmasındaki çabalarından dolayı Ticaret Bakanımız Ruhsar Pekcan ve Tarım ve Orman Bakanımız Dr. Bekir Pakdemirli’ye teşekkür ediyoruz.”

Türkiye’nin ilk sanal fuarı Shoedex’e geri sayım

Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği öncülüğünde ayakkabı ve saraciye sektörlerine yönelik Türkiye’nin ve dünyanın ilk sanal fuar organizasyonu "Shoedex" 1-3 Haziran’da gerçekleşecek.

Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Erkan Zandar, Ticaret Bakanlığı’nın büyümeye katkı sağlayan ihracatçılarla el ele vererek düzenleyeceği sanal fuarlar, ticaret heyetleri ile ihracata ve ihracatçıya olan desteğini sürdürdüğünü söyledi.

“Salgının Türkiye’de görüldüğü ilk günden beri ihracatta dijitalleşmeye odaklanarak Türkiye’nin deri sektöründeki inovasyon potansiyelini açığa çıkaracak çalışmalarımıza hummalı bir şekilde devam ediyoruz. Türkiye’de sanal fuar konusunda ilk adım atan birlik olarak dijital dönüşüme öncü olduk. Ankara ile yoğun temaslarımız, görüşmelerimiz neticesinde çok ciddi bir yol kat ettik. Ticaret Bakanlığı’nın ihracata yönelik devlet desteklerine sanal ticaret heyetleri ve sanal fuarları da eklediği, somut neticeler aldığımız bir döneme girdik. Ticaret Bakanlığı'nın koordinasyonu ve desteğiyle İZFAŞ’ın işbirliği ve TİM’in desteğiyle 1-3 Haziran’da dünyada ilk kez ayakkabı ve saraciye sektörlerine yönelik Shoedex Dijital Ticaret Platformu’nu gerçekleştireceğiz. Bundan sonraki süreci de Ticaret Bakanlığımız ile birlikte planlayarak devam ediyoruz.”

Deri sektörü dijital fuarda buluşuyor: Shoedex gerçeği aratmayacak

Zandar, sanal fuarcılık sisteminin fuarcılığın alternatifi değil tamamlayıcı bir unsuru olarak geliştirildiğini ve gerçeği aratmaması için bütün altyapının hazırlandığını sözlerine ekledi.

“30 üretici firma sonbahar-kış sezonu koleksiyonlarını küresel ölçekteki 250 profesyonel satın almacıyla www.shoedex.events adresinde buluşturacak. Sanal fuarda da her firmanın bir standı olacak ve firmalar istedikleri ürünü görsellerle tanıtabilecek. Alıcılar ile ihracatçılar online görüşerek, ürünleri inceleyerek isterlerse sipariş verebilecekler. Dijital Ticaret Platformu sanal tur yöntemi ile stantların 360 derece tanıtımının yapıldığı, ziyaretçilerin fuar alanını üç boyutlu gezebileceği, akıllı eşleşme filtresi ile fiyat bilgisinden firma profillerine kadar ürünlerin detaylı bilgilerine ulaşılabildiği, anlık mesajlaşma ve görüntülü konuşmayla sürekli etkileşim halinde, yurtiçi ve yurtdışı etkinliklerle ilgili duyurular, haberlerin yer alacağı, tüm paydaşların birlikte çalışacağı, üreteceği ve katma değer yaratacağı bir ortam oluşturacak. Aynı zamanda ulaşım kolay ve maliyeti düşük olduğu içinde büyük bir avantaj ve imkan sağlayacak.”

Büyümenin en kestirme yolu dijitalleşme

Erkan Zandar, “Üreticinin nasıl erişim sağlarım, nasıl görünür ve bilinir olurum ve nasıl satarım sorularına tek platformda çözüm bulmuş olacağız. Firmalarımız farklı ülkelerdeki ticari alıcılara doğrudan erişim sağlayarak ihracatlarını ve marka değerlerini artırmış olacaklar. İhracatçılarımız için büyümenin en kestirme yolu geleneksel satış yöntemlerindeki bağlılığa son vermekten geçiyor. Küresel değerlerle hedef koyarak, hedef birlikteliği yaparak tedarik zincirini sürdürmeliyiz. Bu süreçte hızlı ve çevik olmak zorundayız. Hiçbir şey birbirinden bağımsız değil. Tüm bu yaşananların insanlara, ihracatçılara, iş dünyasına pek çok mesajı var.” dedi.

Katma değer vurgusu: Formül “inovasyon”

Zandar, pandemi sürecinin eski nesil yöntemleri bir yana bırakma, birlikte çözüm üretip daha iyi bir gelecek kurmak için yeni bir eşik olduğu görüşünde.

“İhracatçıların gündemi teknoloji ve dijitalleşme olmalı. Zaman değişime ayak uydurma zamanı. Katma değerli ürün üretmek, ürettiğimizin üstüne inovasyon eklemekle mümkün. Bu da yenilikçi fikirlerin hayata geçirilmesi demek. Deri endüstrisindeki üreticilerin hedeflediğimiz ülkelerdeki ticari alıcılar ile doğrudan entegrasyon sağladığı global online ticaret platformuyla müşterilere dijital kanallardan ulaşabileceğimiz, ekosistemi dijital kanallarla yönetebileceğimiz diğer sektörlere örnek bir model olacak güncel bir vizyonu ortaya koyuyoruz.”

Morhipo.com yaz sezonunu açtı
 Modanın e-ticaretteki öncüsü, yaz sezonunu Loves You Beach ve Morhipo Beach koleksiyonlarıyla açtı. Birbirinden iddialı parçaların tanıtımını ise Soner Sarıkabadayı'nın müstakbel eşi Madelein Lopez Camelo üstlendi.
 Her yaz plaj şıklığına yön veren tasarımları kullanıcılarına en uygun fiyatlarla sunan Morhipo.com, bu yaz da mayo ve bikiniden pareoya, şapkadan plaj çantasına en trend parçaları modaseverlerle buluşturuyor.
 Sadeliğin Çarpıcılığı Morhipo Beach Koleksiyonunda
Bu yılın öne çıkan parçalarından tek renk, fırfır ve pencere detaylı mayolar ile animal print bikiniler Morhipo Beach koleksiyonunda yer alıyor. Nude tonlar bu yaz elbiselerde olduğu gibi mayo ve bikinilerde de oldukça revaçta. Beyazın şıklığı ve siyahın asaleti ise her zaman olduğu gibi bu yıl da yerini koruyor. Çarpıcı kesimleri ve tül dekolte detaylarıyla siyah bikini ve mayolar bu yaz da vazgeçilmezleriniz arasında olacak.
 Plajlarda tropikal esintiler
Mayo ve bikinilerdeki sadelik, pareo ve elbiselerde yerini canlı renklere ve çiçek desenlerine bırakıyor. Bu yıl oldukça sık göreceğimiz tropikal çiçek desenlerini ve çizgili tasarımları Loves You Beach koleksiyonunda keşfedebilirsiniz. 2015 Miss Kolombiya güzeli Madelein Lopez Camelo'nun kusursuz bir şekilde taşıdığı Loves You Beach bikini ve mayolar, bu yazın plaj modasına damga vuracak!
 Çizgiler revaçta
Yaz aylarının en sevilen desenlerinden biri olan çizgiler de bu yıl da oldukça revaçta. Mavi-beyaz, kırmızı-beyaz, siyah-beyaz çizgili tasarımlarla spor şıklığını yakalayacaksınız.  

Panasonic yeni LCD projektör serisini duyurdu
 
Ofis ve sınıflar için geliştirilen Taşınabilir PT-LB426 Serisi ve Kısa İzdüşümlü PT-TW381R Serisi LCD Projektörler; kontrastı, bağlantı imkanlarını ve esnekliği arttırıyor.

Panasonic, ultra uzun kullanım ömrü, düşük toplam sahip olma maliyeti ve yüksek kontrastlı görüntü kalitesi sunan iki tane düşük maliyetli LCD projektör serisini duyurdu. Ofis ve sınıflar için ideal olan bu yeni seri, 3100-4100 lm arasında değişen WXGA ve XGA çözünürlük ve parlaklık sunan altı adet PT-LB426 Serisi taşınabilir ve dört adet PT-TW381R Serisi kısa izdüşümlü LCD projektör modelinden oluşuyor. Bu yeni seri, mevcut ürün çeşitlerini daha yüksek kontrastlı görüntüler ve daha geniş bağlantı seçenekleriyle güncelliyor.

Her iki seri de iyi aydınlatılmış sınıflarda ve toplantı alanlarında kullanım ömürleri boyunca neredeyse hiç bakım gerektirmeden mükemmel netlikte görüntüler sunuyor. Bu yeni projektörler; kolay taşınmaları, sezgisel kullanımları ve kurulum esneklikleriyle tüm personelin uygun ve yüksek kaliteli görsellerden kolayca faydalanmasını sağlıyor.

Panasonic Business Avrupa Pazarlama Müdürü Hartmut Kulessa, konuyla ilgili şunları söylüyor: “Bu en yeni seri; kullanımı kolay, güvenilir ve esnek bir projektörde profesyonel görüntüler isteyen kısıtlı bütçeye sahip kurumlar için geliştirildi. Sunum yapan kişiler, bu serinin kalite ve kullanım kolaylığından, yöneticiler de neredeyse hiç bakım gerektirmeyen yapısından faydalanıyor.”
 
Yapay Işıkta Doğal Görüntü Kalitesi
Güncellemeyle birlikte tüm modeller, iyi aydınlatılmış ortamlarda görüntü kalitesi sunmak için kendilerinden önceki ürünlerden %25 daha yüksek kontrasta sahip. Cihazlar, yüksek 20.000:1 kontrast, 4100 lm[1] (XGA) parlaklık ve ayrıntılı HD görüntü üretimiyle (WXGA modelleri) güçlendiriliyor. Panasonic'in Daylight View Lite özelliği, ortam ışığını otomatik olarak algılıyor ve görüntülerin net olmayacağı durumlarda rahat görüntü sağlanması için projeksiyonu optimize ediyor.
 
Düşük Bakım Gereksinimi ve Uzun Kullanım Ömrü
Her iki seri de Toplam Sahip Olma maliyetini gözle görülür derecede düşürüyor. Orijinal bir düşük bozunum lambası, ECO Modunda (tam parlaklıkta 10.000 saat) 20.000 saat[2] kullanım ömrü sunuyor. Ancak 10.000 saat[3] kullanım sonrasında filtrenin değiştirilmesi tavsiye ediliyor. Filtreler, projektörler tavana monte edildiğinde erişilebilen yandaki panel kapağı üzerinden değiştirilebiliyor. Bu üniteler, stoklanması gereken sarf malzeme miktarını azaltıp maliyet tasarrufu sağlarken, Erken Uyarı Fonksiyonlarına Sahip Çoklu İzleme ve Kontrol Yazılımı[4] (ağ modellerinde bulunuyor) bir problem ortaya çıkmadan önce uyarı gönderebiliyor. Bu da acil durum aramalarının azalmasını ve planlanmamış arıza sürelerinin kısalmasını sağlıyor.
 
Esnek Kurulum ve Kolay Kullanım İmkanı
Bu esnek projektörler, masa üzerine veya tavana kolay bir şekilde kurulabiliyor. Tüm modeller (PT-LB306 hariç) çift HDMI® girişine ve çift D-sub bilgisayar girişine[5] sahipken; ağ modellerinde bunların yanında bilgisayar veya mobilden kablosuz ekran projeksiyonu için medya akış çubuklarını veya isteğe bağlı AJ-WM50/ET-WML100[7] modüllerini destekleyecek 5 V/2 A USB çıkışı[6] özelliği de bulunuyor. İsteğe bağlı kablosuz modüller, sunum yapan kişilerin Windows için Presenter Light yazılımını ve iOS ile Android cihazlar için Wireless Projector uygulamasını kullanarak bir bilgisayardan veya mobil cihazdan kablosuz olarak büyük ekrana paylaşım yapmalarına olanak tanıyor.

TW381R'nin etkileşimli becerileri, ekran üzerinde gösterimi ve daha sonra dağıtım için çalışmayı bir görüntü dosyası olarak kaydetme özelliğini destekleyen Bilgisayar için Akıllı Tahta yazılımıyla daha da artıyor. TW381R Serisi, 75cm[8] mesafeden 80 inçlik bir görüntüyü ekran gölgelemesi olmadan yansıtabiliyor. PJLink™ ve PC tarayıcı kontrolü, ağ modellerinde de bulunuyor.

LB426 Serisi, kurulum serbestliği için 1,2x yakınlaştırma lensi, 1,48-1,78[9] atım oranı ve genişletilmiş V/H Keystone Düzeltmesi[10] (H: ±35 °, V: ±35 °) ve çarpıklık içermeyen projeksiyon için Kavisli Ekran Düzeltmesi (LB306 hariç) içeriyor. Dahili 10 W[11] hoparlör, mikrofon girişi ve ses pimi çıkışı, odadan odaya taşınması kolay (yakl. 2,9 kg), bağımsız bir medya sunum paketi (335 x 96 x 252 mm) içerisinde tasarlanıyor.

PT-LB426 Serisi ve PT-TW381R Serisi şu an tüm Avrupa genelinde satışa sunulmuş durumda. Daha fazla bilgi, panasonic.net/cns/projector/products/mmcs/ adresinde yer alıyor. (Haber: Davut Güleç)


İlgili Galeriler
Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.